23 Eylül 2015 Çarşamba

FİKRET OTYAMI UĞURLADIK


Fikret Otyam'ı Uğurladık - Metin ÖZDEMİR

9 Ağustos’ta Hâkka yürüyen Gazeteci, Yazar, Ressam Fikret OTYAM için, 10 Ağustos 2015 günü Saat 17:00’ de Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı Antalya Şubesi Cemevi’nde Hâkk’a yürüme erkânı gerçekleştirildi.

Hâkk’a yürüme erkânına başlamadan önce, Mehmet TURAN Dede canlara şöyle seslendi. “Fikret OTYAM’ın güzel canları, o koca adamın yiğit insanları, bugün o güzel insanı aramızdan bedenen uğurlayacağız. Ama can varlığı hep beraber bizle olacak… Bu programı ona göre bir düzenlemeyle sizlerle buluşturuyoruz. Kendi arzusu ve isteği üzerine Fikret Baba’yı uğurlama törenimiz Alevi düsturuna göre yerine getirilecektir. Biliyorsunuz Fikret Baba Alevisi, Sünnisi bütün insanlığa kucak açan, bütün dünyaya mâl olmuş, çok değerli bir kimlik. Ve Fikret Baba’nın bu isteğini yerine getirirken bizler, nasıl Sünni canlarımızın, başka inançtaki canlarımızın, bir can Hakkâ yürüdüğünde hizmetlerinde, varıp onların hizmetlerine katılıyorsak, onlara aynı saygıyı duyuyorsak, sizlerinde bugün burada yapacağımız hizmete aynı sevgi ve saygıyla katılacağınızdan eminiz. Bizler canımızı değerli dostların deyişleri, nefesleri, semahlarıyla uğurlayacağız. Hepinizin gül yüzüne aşk olsun.”

Mehmet TURAN Dede’den sonra sözü alan, Devrim KARASOY canlara şöyle seslendi. "Mustafa Kemal Cumhuriyetinin aydınlık kalemi, erenler kelamı, Anadolu’nun sevda yüklü ustası. Zor günlerin teslim alamadığı bilincin sahibi, üretkenliğin bilgesi, canlar canımız, pirimiz Fikret OTYAM merhaba… Seni uğurlamak için değil bir araya gelişimiz, bize bıraktığın güzelliklerle selamlayacağız seni. Aşkı niyazlarımızla kucaklaşacağız seninle. Toroslar’dan, Beydağları’ndan, Ankara’dan esen rüzgarları getirdik sana. Harran Ovası’nın mor benkli keçileri, mühür gözlüleri ve aslanlarla ceylanları durur saflarımızda.

Borçludur Van’da çıplak ayak, kar üstünde yürüyen kız çocuğuna borcu vardır. Posof’ta portakal portakal diye ölen küçük Feride’ye. Ve birde Kilis’te mayından paramparça olan Mustafa’ya, Urfa’nın ceylan gözlü kadınlarına, kökleri Harran Ovası’ndan, Kayseri’nin Karaözü’ne, oradan Van’a, Adıyaman’a uzanır.

Tepeden tırnağa aydınlıkçıdır. Yaşam enerjisiyle, dik duruşuyla aydınlığın esin kaynağı, çınarıdır. Doksan yıllık hayatına yüze yakın sergi, binlerce fotoğraf, onlarca kitap sığdıran üretim ustasıdır. Teslimiyet yoktur, umut vardır kaleminde, fırçasında, çektiği her karede, yazdığı her satırda, fırçasının ucundaki yeşilinde kırmızısında vicdan vardır. Ahmed Arif’in deyimiyle; objektifi yüreğine takandır. Gazeteciliği tercih ederken de vicdanının sesini dinler. Halkın yemeksizlikten kırıldığı, ilaç fabrikalarının bombalandığı, uyuzun bitin kol gezdiği, İkinci Dünya Savaşı yıllarında tercihini yapmıştır. “İnsanlara ayna tutacak bir mesleğim olsun istedim.” Yıllar boyu yılmadan, usanmadan Anadolu’yu yansıtır.

Ve turna misali can yoldaşı Filiz OTYAM’la omuz omuza sürer gider mücadelesi. Anadolu’nun güzel insanlarıyla verdiği uğraşı; “daha namuslu bir düzen ve yaşam savaşı” diye anlatır. Onun için bu doğrusuna inat der. Bu savaş, göçebe Beritan aşiretinin toprağa kavuşması içindir. Bir harf öğrenmek için yaşamına son veren Malatya’nın Körsüleyman Köyü çocukları içindir. Zulme uğrayan Alevi canlar içindir. Yüreği bir buçuk kilometrecik asfalt yol yol diye doğuma yetişemeyen kadınlar için atar. Kızamıktan kırılan bebekler için... Ağanın zulmünden inleyen köylüler içindir. Yılmadan, usanmadan kalemiyle savaşır. O bir aydınlık savaşçısıdır. Ve erenler kelâmıdır Otyam Baba, turap ehlidir.

Sizinle paylaşacağımız gülbeng yine onun kelâmıdır. Ağulardan süzülmüştür. Çok geçirmiş, çok görmüş ustamızın kelâmıdır bu gülbeng.

Bismişah… Allah Allah… Ey canlar, günleriniz hayır ola. Hayırlar feth ola. Şerler def ola. Meydanımız abad, gönüllerimiz meshur ola. Çoktan çok, azdan az namuslu bir vergi düzeni ile, hakça paylaşımla, emeğe saygıyla, fakir fukarada mamur ola. Yardımcımız, bekçimiz ve gözcümüz örümcek kafalılar değil, Şahı Merdan Ali ve aydınlık kafalı halk ola. Mustafa Kemal ATATÜRK’ün devrimleri yol ve ışık tutucumuz ola. Gök Tanrı ulus, ırk, dil, din, mezhep, cinsiyet ve renk farkı gözetmeksizin tüm insanları muhabbetten, didardan, katardan, cemalden, dirlikten hele hele barıştan, insan sevgisinden ayırmaya. İnsanlar yine insan eliyle sevdiklerinden, yurtlarından koparılmaya. Cümle ehli muhibbanın, darda kalmışların Hızır darına erişe. Hak erenler cümlemizi ve cümleyi cehennem azabından yani Allah alıp Allah satan, cennet alıp cennet satan, Sünnidir, Alevidir diye ayrım koyan, bu canım ülkeyi bize bahşeden Mustafa Kemal ve yol arkadaşlarına söven, halkın ödediği vergilerle, hısım akraba, çoluk çocuk hak yiyip hacca giden, havalimanında ihramlarını giyerken donlarını orada unutan, zengini daha zengin, fakiri daha fakir eden, hâla Emevilik güden insanı insan kılan laikliğe karşı çıkan, aydınlığı karanlığa yeğleyen, halkın, devletin malını, mülkünü, parasını ve canını doymadan usanmadan alan, alan, hırsız, yüzsüz iktidar sahipleri şeytanların şerrinden, kanın, hukukun üstünlüğü, adalet, laik demokratik cumhuriyet düşmanlarının şerrinden, bu kötülerin emellerinden yoksun kıla. Bu gibi yolsuzluklara, uğursuzluklara, haksızlıklara dili ve kalemiyle karşı çıkan ve bu uğurda canlarındna olan, mahpus damlarında çürütülen dil ve kalem erbabına halas, dam dışında savaşanların kalemlerine, dillerine kuvvet ihsan eyleye. Piri Sani balım Sulta, Seyit Ali Sultan, Kaygusuz Abdal Sultan, Abdal Musa Sultan, Laik Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal ATATÜRK ve gönül yoldaşları sultanlar. Halk için telli kuranlarıyla, kalemleriyle aydınlığı, aydınlatmayı, doğruluğu, eşitliği, hukukun üstünlüğünü, emeğin kutsallığını ve insan sevgisini işleyen Pir Sultan Abdal, Şeyh Bedrettin, Hallacı Mansur, Nesimi, Serdari, Seyrani, Ruhsati, Dadaloğlu, Köroğlu, Dedemoğlu, Daimi, Müdami diyelim Nazım Hikmet, Uğur MUMCU, Muammer AKSOY, Abdi İPEKÇİ, Cahit TÜTENGİL, Turan DURSUN, Çetin EMEÇ, Metin GÖKTEPE, Ahmet Taner KIŞLALI, Bahriye ÜÇOK namlı canlar, bir Veysel, bir Feyzullah ÇINAR ve bu uğurda ölen nice halk ozanı, yazanı can sultanların ruhu alâları, şadı hürrem ve bizden razı ola.

Ey canlar, telli kuranın birliğine eyvallah. Yerde ve gök kubbede allı turna, telli turna misali birken binler olup semah dönenlere eyvallah. Ey canlar, birlik ceminde niyaza duralım. Yurtta ve dünyada barışa eyvallah. İnsana ve emeğin kutsallığına saygı yüreğimizde daim ola. Eyvallah. Niyazımızda çoğalalım, sayısız can olalım. Eyvallah. Bir olalım, iri olalım. Eyvallah. Gök Tanrı, tüm insanları muhabbetten, cemalden, didardan, katardan, birlikten, barıştan, insan sevgisinden ayırmaya. Eyvallah. Dil bizden, nefes hazreti pirden, kabulü Gök Tanrı’dan ola. İnayet, seyidi kainat, sırrı Şah-ı Velayet, keremi evliya, gerçek erenler demine devranına eyvallah hü… Aşk olsun."

Gülbengin okunmasının ardından, Fikret OTYAM’la kucaklaşma, selamlaşma Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı Genel Başkanı Ercan GEÇMEZ’in konuşmasıyla devam etti. Ercan GEÇMEZ konuşmasında; “Bu mekan içinde yaşadığımız yüzyıla öncülük etmiş kâmil insanlardan birini daha uğurluyoruz. Fikret OTYAM, çok sevdiği Hünkârına gidiyor. Biz Fikret Baba’yı kabesi insanım diyenlerde gördük. Bu ülkenin değişik coğrafyalarındaki tüm çiçeklerini, hiçbirinin diğerini kıskanmayacağı, ötekileştirmeyeceği bir bahçede barış içinde yaşamasını öğretmek isterdi. Fikret OTYAM’la birlikte bu cemevinin  temelini atmıştık. Ve vasiyetiydi on iki yıl düşünüp, on günde yaptığı bu resmin önünden uğurlanması. Devri asan olsun. Pir Sultan Abdal’ın turnaları, seni Hünkâr’ın güvercinlerine kavuşturmak için bekliyor. Aşk olsun. Aşk olsun sana kâmil insan. Gerçeğe hü…"

Fikret Baba’nın avazlarını büyük coşkuyla ve gönül doygunluğuyla dinlediği Zeynep KARABABA şöyle konuştu. "Sevgili canlar, Fikret OTYAM hepimizin babasıydı. Benimde manevi babamdı. Dayım Feyzullah ÇINAR’la olan yakınlığından bana da elini verdi. Hani şair der ya; babam öldü gözüm kör oldu. Fikret Baba öldü, benimde kolum kırıldı. Fikret OTYAM demek; merhamet ve sevgi demektir. Onu saygıyla selamlıyorum. Aşkı niyazlarımı sunuyorum. Sevgili eşini saygı ve sevgiyle selamlıyorum. Sizlere hürmetlerimi sunuyorum. Aşk olsun Fikret Baba. Dedi. “Bunu çok severdi. Şu anda bizi dinliyor biliyorum.” Diyerek Fikret OTYAM’ın derlediği bir barak havasını seslendirdi. İlyas ŞİMŞEK’in bağlamasıyla eşlik ettiği, Zeynep KARABABA; “Yüce dağ başında pınar olsam” ve “Zülfü kaküllerin amber misali” türkülerini seslendirdi.

Katre idim ummanlara karıştım. Kaç bulandım, kaç duruldum kim bilir.
            Devir edip alemleri dolaştım. Bir sana da kaç sarıldım kim bilir.
Bulut olup ağdığımı bilirim. Boran olup yağdığımı bilirim.
            Altı andan doğduğumu bilirim. Kaç ebeden kaç dürüldüm kim bilir.

Sümer EZGÜ’de katıldığı törende şöyle konuştu. "İstanbul’da bir otelde yine alevi dernekleri Fikret Baba için bir gece düzenlemişti. “Hayatta iki şey önemlidir. Biri sevgi, birisi vefa. Ben günümüzde vefanın bittiğini düşünmüştüm. Ama bu gece bana geri geldi.” Dedi. Fikret Baba’ya ne mutlu ki böyle vefalı dostları var. Fikret Baba’nın meslekleri vardı. Ama o sanatçıydı. Köküne kadar sanatçıydı. Filiz Abla başta olmak üzere, bütün sevenlerine başsağlığı diliyorum. Zaman zaman toplandığımızda, onun çok sevdiği bir barak havası vardı. Nur içinde yatsın. Işıklar içinde uyusun." Diyerek “Aman evlerinin önü baca deliği” türküsünü seslendirdi.

Antalya Abdal Musa Kültür ve Tanıtma Derneği’nin zakirleri eşliğinde, canlar Fikret OTYAM’ın etrafında semaha durdular. Ardından Mehmet TURAN Dede, “Bütün evren semah döner” deyişinden sonra; "Işıklar içinde olsun. Dönülen semahlar onun gül cemalli turnalarının semahı olsun. Semah eden kollar, dar çeken dizler, gerçek söyleyen diller kötülük görmesin. Gerçeğe hü. Mümine Ya Ali… Aşk olsun" diyerek semah gülbengini verdi.

Azmirah eyledik gurbet elleri, Dostlar sefa ile gönderin bizi.
            Ne kadar kalsak sonu gitmektir. Dostlar sefa ile gönderin bizi.

Fikret OTYAM’ın uğurlama törenine katılan canlardan Hüseyin TURAN’da konuşmasında; "Benim için çok garip bir his. Ne diyeceğimi bilmiyorum. Benim sanat hayatımda önemli bir yeri vardır. Tanışıklığımızdan bu yana aramızda arkadaşlığımız, baba oğul ilişkisi vardı. Benim manevi babamdı. O benim için bir şey söylemişti. “Hüseyin’i dinlemek mutluluktur bu can için” demişti. Bende onunla aynı dönemde bulunmaktan, aynı havayı solumuş olmaktan mutluluk duydum. Bende onu çok sevdiği barak havalarıyla uğurlamak istiyorum. Başkada bir şey diyemiyorum. Güle güle baba…" dedikten sonra, “Aman kalk gidelim yine boru sesi var. Şu zalimlerinde bende nesi var.” ve “Kaftan kafa hükmederdi bir zaman.” Türküleriyle, Fikret Baba’yı uğurladı.

Ardından, Hâkka Yürüme Erkânı’na geçildi. Mehmet TURAN Dede; "Değerli canlar, onu Alevi erkânıyla uğurlayacağız. Hepinizin gül cemallerine aşk olsun. Dil bizden olsun, nutuk sultanı evliyadan, ululardan, velilerden, ışıtanlardan, aydınlatanlardan, öğretenlerden ola. Hani diyor ya Yunus; “Geldi geçti ömrüm benim. Şol yol esip geçmiş gibi. Hele bana şöyle gelir. Bir göz yumup açmış gibi.” Ne kadar 89-90 olsa da, zaman içerisinde kendine ayrılmış hayat sürecini yaşadı ve güzel muhabbetler bırakarak, onun içerisinde renkler, onun içinde notalar, onun içinde ezgiler ve sevgiler vardı. Bizlere bırakarak, onu bu mekandan uğurlayacağız. Ve bize diyor ki;

Geldim gider oldum illerinizden, Dostlar sefa ile gönderin bizi.
            Doyamadım tatlı dillerinize. Dostlar sefa ile gönderin bizi.
Himmet eylen şu dağları aşalım. Pir aşkına kaynayalım coşalım.
            Gelin birer birer helallaşalım. Dostlar sefa ile gönderin bizi.

Sevgili canlar, Fikret OTYAM’ın hepimizin kulağında sesi ve sözü, hepimizin kursağında mutlaka bir lokması vardı. Ve en önemlisi emek, onun bizlerle paylaştığı sanattı, insanlıktı, sevgi ve muhabbetti. Hepimiz birlikte yedik içtik, konduk göçtük. Sevgili Fikret OTYAM babamız bizlerle yedi içti, kondu göçtü. Bizlerinde ona hakkı ve lokması olabilir. Burada eksikleri tamama, noksanları birliğe tamamlama için bir aradayız. Onun için rızalık alacağız. Rızalıktan öte fakir sorduğunda, Allah Eyvallah diyeceğiz. Şimdiden rızalık vermeyecek varsa dile gelsin, bile gelsin bu meydanı kimse açmasın. Değerli canlar, Fikret canımız o güzel canımız, atamız, yoldaşımız, büyüğümüz, ustamız bizlerden rızalık istiyor. Hak cümle eksikliklerle, tamamlarla, noksanlarla, güzelliklerle, insanlarla geçirdiği ömrün ve sizlerle paylaştığı muhabbetin, lokmanın, sohbetin, kardeşlik ve dostluğun rızalığını gönül birliğiyle veriyor musunuz? Kendine rızalık veriyor musunuz?" diyerek üç defa sordu. Canlar hep birlikte, "Allah Eyvallah" diyerek rızalık verdiler. Mehmet TURAN Dede’de "Hâk’ta sizlerden hoşnut ve razı olsun." Dedi.

"Dil bizden, nutuk sultanı evliyadan. Bismişah… Allah Allah… Yedi kat yerde, yedi kat gökte, arşta, kürşte, levhi kalemde, on sekiz bin alemde varlığını her nesneye nakşeyleyen ve canilik üzerine değil, insana bahşeyleyen Hâk aşkına. Hâk cümle canların dirliğini, birliğini daim eylesin. Onun düşünce ve felsefesinde bulunan bir olalım, iri olalım, diri olalım düşüncesinde bütün canları aynı kazanda harman eylesin. Onu aramızdan uğurluyoruz. Mekanı gök çadırlının yanında daim olsun. Mekanı sevenlerinin gönlünde daim olsun. Onun bu uğurlama merasimi, bu seramonisine katılan siz değerli canların attığı adım başına bin bir sağlık, dirlik ve güzellik hanelerinize dolsun. Onu uğurluyoruz, onu uğurluyoruz ama unutmak için değil, sadece ana kucağında uyutmak için uğurluyoruz. Onunla her zaman muhabbet edeceğiz. Onunla her zaman sohbet edeceğiz. Ona Hacıbektaş’ta güller yerine, türküler dökeceğiz, renkler dökeceğiz. Onlarla toprağa vereceğiz. Hepinizin gül cemallerine aşk olsun. Hâk cümle canların duvarından taş, gözünden yaş düşürmesin. Dil bizden, nutuk sultanı evliyadan. Nuru nebi, keremi Ali, pirimiz Hünkâr Hacı Bektaş Veli’nin demi, devranı, yolu, erkânı yürüye. Gerçeğe hü… Mümine Ya Ali. Aşk olsun. Uğurlar olsun. Aşk olsun, cümle canlar birliğinde, dirliğinde, dostluğunda, kardeşliğinde daim olsun. Dünyada savaşlar ve silahlar sussun. Barış bütün dünyaya hakim olsun." Diyerek sözlerini noktaladı.

Fikret OTYAM, Hacıbektaş’ta sırlanmadan önce Ankara’da yapılacak tören için alkışlarla cemevinden uğurlandı. Ardından cemevinde, can lokması verildi.

Metin ÖZDEMİR