Edeb, Alevi-Bektaşi öğretisinin temelini oluşturan bir kavramdır. Alevi-Bektaşi inancında Hünkar Hacı Bektaş Veli'nin "eline, diline, beline sahip ol..." telkini, uyulması gereken mutlak kurallardan olduğu gibi, ayrıca insan olabilmenin de gereklerindendir.
Aleviler, "eline, diline, beline sahip olmayı" kendilerine düstur edinmişlerdir. Eliyle koymadığını almazlar. Emeklerinin geçmediği, alın teri dökmeden kazanılanı yemezler. Diliyle söylediği sözün doğruluğundan şüphe duymazlar. "Gördüklerini örter, görmediklerini söylemezler" Yola ikrar veren can, turna misali eşinden başka kimseye kem gözle bakmaz. Canı tenden ayrılana kadar ikrarlıdır...
Aleviler toplum içerisinde söylemleriyle, duruşlarıyla ve tavırlarıyla kendilerini gösterirler. Halk içinde sevilen, sayılan Aleviler yaşam biçimleriyle ve davranışlarıyla kendini kanıtlamış insanlardır. Ama her ne hikmetse, diğer kesimler tarafından hep yüze gülerek; "Aleviler iyi insanlardır. Fakat işte Aleviler..." gibi söylemlere hepimiz tanık olmuşuzdur.
Kendi yargı sistemini kurarak, kendi sorgularını görgü cemleri içerisinde yürüten Alevi toplumu yakın tarihe kadar hiç bir sorununu dışarıya taşımaz, toplum içerisinde çözerlerdi. Çoğu yörede bu halen sürdürülmektedir. Aslında olması gereken budur. Ama geldiğimiz noktada bu çokta kolay olmamaktadır.
Aleviler kendilerinden başka hiç kimsenin adaletine güvenmemiş. Bu yüzden kendi yargı-sorgu sistemlerini kurmuşlar, sorunlarını kendi toplum yapısı içerisinde aşmaya çalışmışlardır. Alevinin her sorunu mahkemede değil, cemde çözülmüştür.
Değerleriyle yaşayan Aleviler eline sahip olmak ilkesini sadece kendileri için değil, bütün insanlık için uygularlar. Hem kendi haklarını, hemde halkın tümünün haklarını savunarak, yetim hakkını gözetirler.
Günümüzde Diyanet'in devletin yani, halkın bütçesinden beslenerek, sadece tek bir kesime fayda sağlaması, diğer toplum kesimlerinin haklarını gasp etmektir. Devlet halkın parasını sadece bir kesimin yararına kullanarak halkın hakkını yemektedir. Bir yandan kul hakkından bahsederken, diğer yandan yurttaşının hakkını yemektedir.
Türkiye'de çok partili döneme geçildiği ellili yıllarda, Anadolu'da bir Alevi köyünde, köyden şehire gidecek yol yoktur. Bunu fırsata çevirmek isteyen oy avcıları bu Alevilerin oylarını alabilmek için kapılarını çalarlar. Bu gibi yaşanan örneklerle şimdiye kadar Alevi oylarını kendilerine çekmeyi amaçlamıştır.
Alevi köyüne gelen Demokrat Parti heyeti köy meydanında köylüleri karşısına alarak, "size yol yapımınız için para getirdik." diye başlayan nutuklarını sıralarlar. Bunları dinleyen köy halkı bu konuşmalara itibar etmeyerek, "biz sizin paranızı da almayız, yolunuzdan da geçmeyiz..." derler. Köylülerin bu tavrı karşısında şaşıran siyasetçiler ısrarcı olurlar. Kendilerine bu parayı vermek için uğraşsalar da çabaları boşadır. Köyün ileri gelenleri partililerin bu teklifini geri çevirirler. "Bu parada saçı bitmedik yetimin hakkı var. Biz paranızı da almayız, yolunuzu da istemeyiz. Tarla tarla gideriz, yine sizin yolunuzdan gitmeyiz..." derler.
Yol yapımı için kendilerine verilmek istenen bu para teklifini geri çeviren bu köylüler, yaşanan bu olaydan yaklaşık on yıl sonra kendi yollarını kendi emek ve çabalarıyla imece usulü yaparlar. Hiç kimseye eğilip bükülmeden ve bir kuruş para dahi almadan.
Anadolu köylüsü, bu parayı inançlarını ve dünya görüşlerini değiştirmeye yönelik olduğunu düşünerek geri çevirirler. Paraya ve vaatlere kanmayıp, inancın öğrettiği gibi onurlu davranarak, bu rüşveti kabul etmemiştir. Yıllar öncesinde yaşanan bu olay, bugünümüze örnek olmalı, ışık tutmalıdır.
Edeb felsefesini özümsemiş olan Aleviler onurlu olmayı yaşam biçimi edinmişlerdir. Çalmamış, çırpmamış, hak yememeyi hak buyruğu saymışlardır. Hiç kimsenin hakkını yemedikleri gibi, toplumun hakkını gözetmişlerdir.
Devletin Diyanet'inin hakkını yediği Aleviler, Diyanet bünyesinde kendilerine yer verilmesini isteyenlere de karşı çıkarak, Diyanet'e ayrılan payın eğitime, sağlığa yani halka aktarılmasını isterler. Cemevlerinin yasal statüye kavuşmasını isterken kendi cemevlerini kendileri, devletten yardım almadan yapmaya devam ediyorlar. Cemevlerinin giderlerini kendi toplulukları içerisinde karşılamaktadırlar.
Alevi köylerinde yıllar öncesinde, Aleviler kendilerine yol yapımı için verilen parayı bile almazken, bugün ülkenin getirildiği durumda yapılan yolsuzluğun hesabı bile tutulamamaktadır. Yol yaparken yolunu bulanlar, sayısız yolsuzluğa bulaşanlar, saçı bitmedik yetimlerin hakkını yemeye devam ediyorlar.
Aleviler kendilerinin yenilen haklarını ve insanların ellerinden alınan haklarının sonuna dek peşindeler. Haklarını bu dünyada almak için mücadele ediyorlar. Hak yemeden, haklarını almanın mücadelesini veren canlarımız halen var.
Alevi-Bektaşi-Kızılbaş felsefesinin "edeb" anlayışını tam anlamıyla yerine getirebildiğimiz sürece, inancımızı ve öğretimizi hep bir adım daha ileri taşıyabiliriz. Talibinden rehberine, dedesinden mürşidine uzanan bu yolda Alevi adını taşıyan kurum ve kurum yöneticileri de aynı anlayışta olmalıdır ki, bu yola talip olan canlar güvenlerini eksiltmesinler. Her görgüde özünü dara çeken Aleviler hep bir adım ileride olmalıdır. Böylece yapılan yolsuzluklara ve haksızlıklara karşı hep söyleyecek sözümüz olsun. Alevi duruşunu gösterebilelim.
Alevice yaşayan yol ehline. Aşk ile...
***Edeb erkan bize doğru yol oldu / Pir Sultan Abdal
Metin ÖZDEMİR