15 Ocak 2012 Pazar

AFYONKARAHİSAR VE İKİ ALEVİ KÖYÜ



Yollar yollara
Tanıdıkça insan insana bağlanıyor
Yolların sonu yok
Sevenler için sevmenin
Arayan için
Buldum sanmanın anlamı yok
Sevmeyi bir kez öğrendin mi
Gitmelerin için sebep çok
(Ali Aksüt)






   Dedirten dizeler bizi bu kez Afyon’a attı. Eğer özel bir araba ile Afyon’un Sandıklı ilçesinden geçerseniz ilk rastladığınız insana herhangi bir türbenin yerini sorun. Çok değil birkaç yüz metre yakınınızda Alevi Kızılbaş öğretisinden bir ismin adına bir mâkamı ya da ziyaret yerini işaret edecektir. Peki Sandıklı ilçesinde bu öğretiyi sürdüren ne kadar yerleşim yeri kaldı derseniz üzüleceksiniz ama sıfır demek çok doğru olur. Bir ilçede hemen hemen tüm ziyaret yerlerinin inancınızdan izler taşıdığını görüp ilçeye bağlı yüze köyün içinde bir mahalle ile tek bir köyü Alevi görmek düşünen ve duyarlılığını yitirmemiş insanlara hayli acı veriyor.

   Elindeki inancın, kültürün korunması kollanması gereken bir değer olduğunu bilmeyen toplumların sonu bu olsa gerek. Erimek ve yok olmak. Sandıklı’daki türbe , yatır ve ziyaret yerlerinin çoğu bizim değerlerimiz. Sandıklı’daki Alevi yerleşim yerlerini tekrar yazma gereği duyuyorum. Hepsi bir mahalle ,bir köy.
Derneklerde , vakıflarda lokallerde, söyleşilerde fantezilere zaman ayıranların kulağını çınlatıyor bu acı çığlık. Alarm , zil ya da düdük şeklinde mi çalmalı her dem? Sandıklı Akdere mahallesinde bir grup Abdal yaşıyor. Yaptıkları iş ağırlıklı olarak çalgıcılık. Eğitim düzeylerinin düşüklüğü, inanç önderi yokluğu dolayısıyla cem yapılamaması geleceğe farklı öğretide bir Abdal kümesi hazırlıyor. Bunun farkında olanlar da var. Yolda araç konuğumuz bir Abdal “Doğru dede doğru yol , Dede yok , yol da yok, yol yoksa gelecek de yok” cümleleri ile bir gerçeğin pankartını kaldırır gibiydi. Alevi kurumlarının çok ama çok ciddi bir çalışma içerisine girmelerine o kadar ihtiyaç var ki bu ihtiyaç öğretiyi geleneksel olarak sürdürenlerin son kuşak olmasından kaynaklanıyor.

   Sandıklı da bir Alevi köyüne düştü yolumuz. (Selcik) Köyü. Selcik Köyü Sandıklı ilçesinin 4 km . doğusunda , 70 haneli ve 300’e yakın nüfuslu. Köy muhtarı şu anda Ali Nayır. Selçikliler geçimlerini ağırlıklı olarak tahıl ekiminden karşılıyorlar. Konuğu olduğumuz Selçikli Ali Özdemir’e göre Selçik Köyü hicri 1113’de kurulmuş. Özdemir Oğuz Boylarından Danişmentli Türkmenlerinden ve Alevi olduklarını söylüyor. Köyde ağırlıklı olarak Danişmentliler yaşamakta imiş. Yaşayan Ali Özdemir’in dedikleri ile Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu’nun dedikleri adeta birbirini doğruluyor. “.....Bir müddet önce Keçiborlu Geyikli (Geyikler) Sanduklu ve Çölâbâd kazalarına tabi 42 sahipsiz köye yerleştirilen Danişmentlü Türkmenleri cemaatlerinden Mevaşiler, Sermayeli, Karalı, Horbendelü(Harbendelü) cemaatları İskanı kabul etmeyerek eşkiyalığa başlamıştır. Kanunsuz hareketlerin önlenerek iskan mahallerine yerleştirilmeleri ve bir miktar nezre bağlanmaları münasip görülerek 1701 yılında Hamid ve Karahisar mutasarrıflığına , Kütahya Mollasına , Denizli, Geyikler, Kamer-i Hamid (Burhaniye) , Urla , Dazkırı, Şeyhlü, Çarşamba, Lazkıye, Uluborlu, Burdur, Homa, Çöl-Abat, Uşak , Baklan, Sandıklı ve Honaz Kadılarına ve Kütahya Mütesellimine hükümler gönderilmiştir.” (1)

   Köyde Selçikliler’in Sarı Dede adını verdiği Sarı Selçuk adını verdikleri bir türbe var. Köy adını Sarı Selçuk Dede’den almış. Köyün orta yerinde asırlık tek minareli eski bir camii var. On yıldır da kadrolu imamlar çalışıyormuş. Köylülerden birkaç kişi Cuma namazına katılıyormuş. Bayram namazlarını ise tüm köylü birlikte kılıyormuş. Muharrem orucunu aksatmadıklarını söyleyen Özdemir, Ramazan orucunu ise tutan olmadığını , cenazeleri kadrolu imamın kaldırdığını söylüyor. Selçik köyünün 4 km kadar batısında Yunus Emre’ye ait bir makam var. Köylüler Selçik Dede’ye her yıl adaklar adayıp kurbanlar kesiyor. Cemlerini yaptırmak üzere Isparta Senirkent Uluğbey kasabasından Veli Baba evlatlarından Dede Hüseyin Keskin geliyormuş. 12 erkanlı olarak yapılan cemlerini zaman zaman farklı ocaklardan gelen dedeler de yönetiyormuş bu güne kadar cemlerini hiç mi hiç aksatmamışlar. Cemlerinde genellikle;

Dün gece dün gece seyran içinde
Cennet bağlarını seyran eyledim
Al kırmızı giymiş huri kızları
Kırması donlarını seyran eyledim

   Diye başlayan Şah Hatayi’ye ait bir nefesle semah dönüyorlar. Kırklar semahına sıra geldiğinde canların tümü semaha kalkıyor. Köyün delikanlılarından olan Metin Özdemir Alevi kitapları okumak istediğini ancak kimsenin kendisine yardımcı olmadığını söylüyor. Selçik köyünde çağırmalı semah adı altında bir semah daha döndüklerini söylüyor delikanlı.
Çağırmalı semahın sözleri şöyle:

Gül ağacı gül ağacı
Açılır ucu açılır ucu
Ev sahibi gelin bacı
Kalksın semah eylesin
Gelsin orta yere niyaz eylesin, niyaz eylesin
Döksün günahını semah eylesin

Kapıya da vardım dopdolu nurdan,
Biz de bunu böyle gördük uludan
Kaldır kollarını çimeni yeşil, çimeni yeşil
Gelmişsin meydana kendini devşir

   Bu semahın sözleri ve ezgisi Armut Ağacı semahının adeta kendisi. Sandıklı da Yunus Emre makamına 100 m uzaklık da Taptuk Emre makamı da bulunmaktadır. Şaşırtacak ama Sandıklı’da ayrıca Yalıncak Sultan Tekkesi , Ali Rumi (Halk Ali Rum diyor) Hacım Sultan Türbesi Uşak Susuz da olduğu gibi burada da Susuz Köyünde imiş. Sandıklı Susuz arası 11 Km imiş. Ayrıca Sandıklı da Ahi locasından Leblebicilerinden piri sayılan Şeyh Hamza adı bir çok şiirde ve halk belleğinde yaşamaktadır. Kendini tasavvufa kaptırmış bir başka Sandıklılı ise Şeyh Safa , tasavvufcu şair Fikri de Sandıklıların hemşehrisi. Sandıklı da tanıdık isim çok: Çölmek Baba, Mürüvvet Baba , Şeyh Müslihaddin, Ali Rumi Baba, Kutsi, Hürmayi(Fermayi Baba) Sarı Baba, Kara Baba(İğdeli Dede), Abid Baba, Er Mehmed-i Veli, Kavak Sultan Baba, Ah-ı Beyazıd, Çomaklı Baba, Helva-i Dede, Cırım Baba,Şeyh İdris Sinan, Hadım Sultan, Karaca Ahmet Baba (Çolhisar Dede) , Yusuf Dede, Sultanlar, Kudum Baba, İsa Dede, Şeyh Sefa, Saltuk Baba, Menteş Baba, Karkın Baba, Ağıl Eli Baba, Şeyh Hamza , Kabuli Baba, Meryem Ana Yatırı, Uyusak Dede, Taceddin Dede, Topal Dede, Aziz Dede, Kumluk Dede, Kuzu Dede, Sarı Dede , Sarı Selçuk Dede (2) gibi isimlerle Bağ kurmak isteyenleri Selçik Köylüleri kapıda karşılayacaklar. Yaşlı bir nine “Oğlum keşke senede bir gelip bir konuşma yapan olsa , bu bize yeterdi” diyor. Bunu bir feryat bir çığlık olarak algılayamazsak Sandıklı’da Selçik Köyünü de unutacağız demektir. 80 yaşlarında Hatice Nine bize nefesler okudu. Görüntüleri kameramda var. Köklü bir kültürün büyüklüğü ile davrandı. Ondan aldığımız güç ile dağları aşıp Şuhut’un Tekke Köyü’ne ulaştık.


ŞUHUT TEKKE KÖYÜ

   Anadolu bu , toprağı kazdığınızda her katmanda farklı bir uygarlığın izini bulursunuz. Aynı toprak , ayrı meyve ağaçları yetiştirdiği , farklı zamanlarda farklı uygarlıklara da beşiklik etmiş Anadolu insanının ince ruhunda tarih boyunca üst üste yığılmış uygarlıkların izi var. Uygarlıklar üst üste yığıldıkça Anadolu insanı da incelmiş , bilgeleşmiş ve büyümüş. O’nun bu büyüklüğünü ilk kez kapısına vardığınıza görüyorsunuz. Sandıklı Şuhut arasındaki Çakmaktepe geçidini geçtik, koca bir dağı indik. Mevsim gereği erikleri elmalar, üzümler yanı başımızda, kirazla vişne göz kırpıyor ye beni diye. Çevre yemyeşil. Belli ki su sıkıntıları yok. Bu güzel dokunun insanları da kendi doğası güzeldir kadar güzeldir diye düşünüyoruz. Daha köyün girişinde 70’ini aşkın , bakımlı , eli yüzü, gözlerinin içi tertemiz bir nine karşılıyor bizi. İlk sözü şu: “Nereden gelip nereye gidiyorsunuz, gurban olduklarım?”

   Biz in miyiz, cin miyiz, ayyaş , uğursuz, hırsız , katil miyiz, niyetimiz iyi mi kötü mü O henüz hiçbir şey bilmese de konuğuz ve iyiyiz. Bizden ancak kötülük gördüğü zaman bir önleme yönelecek. Ancak o zaman bizimle ilgili yargıları değişecek. Kurban olana kurban olunmaz mı? Bu sözü medeniyet lafını bol bol eden ülkelerden hangisinde duyabilirsiniz? Duydunuz mu Gurban olduğum? Rahmetli İsmet Zeki Eyüboğlu :“Kişiyi değer yapan topluma getirdiği aydınlıktır.” Diyordu bir kitabında. Kitap bir inancın , kitap gibi insanlarından alınacak çok şey vardır. Sevgi, dostluk ve paylaşma adına. Biliyorduk ki o toplum - Bilgiyi bir değişmez buyruk niteliğine dönüştürerek toplumu aydınlatmaya kalkışmak yozlaştırmaktır- sözünü Eyüboğlu'ndan çok ama çok 72 millete bir gözle bakınız sözünü bu toplum söylüyor. Onun için gurban olduğum diyen , inceliğin uygarlık beşiği saymadan ninni söylemek olmuyor.

   Şuhut ilçesinin 8 km. güneybatısında ve 65 –70 hane kadar Tekke köyü. Köyde bir tekke var. Adı Sarı Şemsettin Tekkesi. Bir önceki köydeki tekke de Sarı Selçik adına idi. Şuhut Tekke köyünde Sarı Şemsettin’den başka bir de Arap dede dedikleri makam yeri var. Çevre köylüler Tekkelileri Alevi olarak adlandırıyorlar. Isparta Senirkent Veli Baba Ocağına Bağlı olan ve Sandıklı’da oturan Hamza Akgül Dede her yıl gelip cemlerini yaptırıyormuş. Selçik köyü insanı ile Şuhut Tekkeliler tip ve davranış olarak birbirlerine çok benziyorlar. Kahvede ve mahallede canları kameraya alırken gördüm ki; biz aynı inancın mensupları değil akrabayız. Onlar sanki adını bilmediğimiz amcaoğulları.

   Köyde devlet eli ile yapılmış bir camii ve maaşı devlet elinden verilen bir de imam var. İmam birkaç tekkeliyi Cuma namazına çekmiş. Bayram namazına tüm tekkeliler kendiliğinden gidiyorlar. Dede gelse de cemlerini düzenli yapamıyorlarmış. Muharrem orucunu tuttuklarını , ramazan orucunu ise tutmadıklarını söylüyorlar. Horasan’dan gelme Türkmen olduklarını söyleyen Tekkelilerden bazı sülalerin lakapları şöyle: Hanaylar, Manavlar, Güçcügler , Alihocalar(Niğde Sarıatlı’dan gelme) , Kabasakallar. Her yıl ağustos ayının ilk haftasını Sarı Şemsettin adına anma etkinliği düzenliyorlar. O güzelim Tekke Köyü’nün bir kitaplığı bile yok. Çevre köylerle diyaloglarının iyi olduğunu söylüyorlar. Fesat sokan olmazsa Anadolu insanı doğuştan laik demek yerinde olur. Çevrede Kayabelen Kasabası , Güneytepe Köyü, Bozan Köyü, Basar Köyü, Tekke Mahallesi ile Şuhut’un içerisinde dağınık halde Aleviler yaşıyor. Şuhut’un Kayabelen Köyü’nün insanlarını, cem evini görmeye değer. İnanç bilinç ve iyi niyet bir araya gelince neler yapılıyor buraya gelip görmek gerekir. Tekkeliler düzenli gelen bilinçli dedelere ihtiyaç olduğunu yoksa asimilasyonun kapıda olduğunu söylemeden edemediler. Semahların, nefeslerin unutulmaması , sazın susmaması gerek diyorlar. O da Alevi öğretisini bilen ve öğreten inanç önderi ile mümkün. Dernek ya da vakıf sözcüğünün buralarda fazla bir anlamı yok. Bir çoğu Alevi kuruluşlarının olduğunu bile bilmiyor. Tekke’den Hüseyin Üçpınar, İsmail Çiçek koca bir camiinin kuytusuna hapsedilmiş Sarı Şemsettin’in türbesini bize gezdirdikten sonra:

Hâl böyle böyle
Var yâre söyle

Dediler. Dileriz özlemler ,beklentiler, dilekler tüm yüreklerde birleşir hâl güzel olur. Aşk ola...


Kaynaklar
1 Halaçoğlu Yusuf, XVIII. YY’da Osm. İmp. İskan Siy. Ve Aşiretlerin Yer. T.T.K Yay. Ankara 1997 S.46-47
2 Karataş Yalçın , Sevgi Seli Yunus Emre , Sandıklı Bld. Y. 2001 S. 66-67
K.K Afyon Sandıklı Selçik Köyü Hatice Özdemir Ev. 6 Ç . Ev. Kad.
K.K Afyon Sandıklı Selçik Köyü Ali Özdemir 55Y. Ev. 2 Ç. Çiftçi
K.K Afyon Şuhut Tekke Köyü Hüseyin Üçpınar 72 Y. Ev. 4Ç. Em.
K.K Afyon Şuhut Tekke Köyü İsmail Çiçek. 39.Y. Ev. 1Ç. Kahveci

ALİ AKSÜT





5 yorum:

  1. Sitemi ilk olarak Ali AKSÜT canın köyümüz hakkında kaleme aldığı yazısıyla başlatmak istedim. Kalemine, yüreğine sağlık Ali Abi...

    YanıtlaSil
  2. Yollar yollara
    Tanıdıkça insan insana bağlanıyor
    Yolların sonu yok
    Sevenler için sevmenin
    Arayan için
    Buldum sanmanın anlamı yok
    Sevmeyi bir kez öğrendin mi
    Gitmelerin için sebep çok

    Ali Aksüt

    YanıtlaSil
  3. İlk olarak Ali Aksüt'ün kendi internet sitesinde yayınladığı bu yazı, www.turkmensitesi.com adresinde de yayınlanmıştır. Değerli araştırmacı Ali Aksüt'e emeğinden ötürü çok teşekkür ederim.

    YanıtlaSil
  4. "Alevi Gazetesi - Alevinet" sitesinde de yayınlanmıştır.
    http://www.alevinet.com/?p=1610

    YanıtlaSil
  5. ALİ AKSÜT | YOL YAZILARI | Afyonkarahisar
    AFYONKARAHİSAR VE İKİ ALEVİ KÖYÜ
    http://www.turkmensitesi.com/378.html

    YanıtlaSil