Afyonkarahisar'ın Alevi yoğunluğunun en fazla olduğu ilçesi Şuhut'tur. Şuhut'un en büyük Alevi yerleşimi ise Kayabelen'dir. Eski adı Bedeş olarak bilinen bu yerleşim yerimiz, köy iken belde statüsüne erişmiş bir Alevi köyüdür. Ne yazık ki şimdi yine köy konumundadır.
Kayabelen; Alevi nüfusun yoğun olarak yaşadığı bir köyümüzdür. Alevi gelenek ve göreneklerine bağlılığın olduğu bir talip köyü iken, aynı zamanda dede ocaklarının bulunduğu bir ocak köyüdür. Kayabelen'de Hamza Şeyh Dede ocağına bağlı bulunan Alevi inanç önderleri, dedelerimiz mevcuttur. Hamza Şeyh Dede türbesi köyün en büyük yatırı ve dergahıdır.
Hamza Şeyh Dede dergahının etrafında bir çok yatır ve ziyaret yerleri vardır. Beklece ve Arap Dede bu erenlerden bazılarıdır.
Hamza Şeyh Dede'nin türbesi Kayabelen'den, Balçıkhisar'a giden yol istikametindedir. Hamza Şeyh Dede türbesinin yanına daha sonradan köy mezarlığı ilave edilmiştir. Bu yapısıyla bir dergah konumunda olduğu görülmektedir. Köydeki bulunan ocakzadelerin kabirleri, ayrı bir yerde dergahın yakınındadır.
Hamza Şeyh Dede türbesi eski görünümüyle ahşap bir yapı iken 1999 yılında beldenin ilk Belediye Başkanı Selahattin AYDOĞAN tarafından, annesi Satı AYDOĞAN'ın maddi katkılarıyla restore ettirilerek, tamamı mermerle kaplanmıştır. Türbenin duvarına bitişik olarak birde çeşme bulunmaktadır. Türbeye gelen ziyaretçilerin kurbanlarını keserek, lokmalarını yedirebilecekleri bir aşevi ve kurban kesim alanı yapılmıştır.
Türbe içerisinde yedi makam bulunmaktadır. Büyük olan iki makamdan ilki Hamza Şeyh Dede'ye, diğeri ise eşi Şerife Ana'ya aittir. Karşılarında ise isimleri bilinmeyen beş çocuğun yatırları yer almaktadır.
Hamza Şeyh Dede türbesinin "kapısının kilit tutmadığı" yöre halkı tarafından bilinen bir gerçektir. Bu yüzden türbeye kilit vurulmaz. Türbenin kapısı ziyarete gelen canlara her daim açıktır. Hamza Şeyh Dede türbesine halk arasında Alevi inancına dayalı olarak, adaklar adanır, dilekte bulunulur ve kurbanlar kesilir. Türbe toprağının (cevherin) şifalı olduğuna inanılır. Hamza Şeyh Dede türbesinde ayrıca diğer ziyaret yerlerinde pek fazla rastlanmayan ve dikkati çeken bir sancak (bayrak) vardır. Hamza Dede'nin olduğu söylenen bu sancak, Hamza Şeyh Dede'nin bir "sancaktar" olduğunu düşündürmektedir. Anadolu'da Alevi inancının yayılmasında etkisi bulunan, Şeyh Hamza Dede'nin bir "tahtakılıçlı" olduğunu gösteriyor. Hem bir inanç önderi, hemde askeri-siyasi bir önder olduğu düşüncesini yansıtmaktadır. Türbede bulunan sancak, yerinden hareket ettirilmez. Yerinden alınması gerekiyorsa, kurban kesilerek yerinin değiştirilmesi gerçekleştirilir. Bu sancağın nazarında, Hamza Şeyh Dede'ye büyük saygı gösterilir. Dualar ve niyazlar sancağın bulunduğu yerde edilir.
Türbenin girişinde bulunan eski yazıtlar, buranın tarihi bir değerinin olduğunun göstergesidir. Bu yazıtlardan türbenin yapılış tarihinin Rumi 1279, Miladi 1863 yılı olduğu görülmektedir. Türbede ayrıca Hamza Şeyh Dede'yi simgeleyen, "erenler" sembollerinden geyik boynuzları yer almaktadır. Afyonkarahisar yöresinin bilinen Alevi önderlerinden olan Hamza Şeyh Dede, Geyikli Baba gibi erenlerle çağdaştır.
Kayabelen'de uzun yıllar Hamza Şeyh Dede adına anma törenleri düzenlenerek ulusal ve uluslararası düzeyde, adının duyurulmasına gayret gösterilmiş, büyük anma törenleri ve festivallere ev sahipliği yapılmıştır. Hamza Şeyh Dede türbesinin yukarı kesimlerinde bulunan festival alanında, yine Hamza Şeyh Dede adına içerisinde büyük bir cemevinin bulunduğu bir kültür merkezi inşa edilmiştir.
Alevi inancını temel taşlarından olan Anadolu erenlerinin yurt edindiği topraklarda, bugün Aleviliği sürdürmek ve yaşatmak, dedesiyle, talibiyle Kayabelen'lilere düşmektedir.
Hak erenler canları, Hamza Şeyh Dede'nin sancağının dibinde niyaza durmaktan ayırmasın. Kin ve kibirden değil, birlik ve beraberlikten yana saf tutanlara aşk olsun...
Hak erenler canları, Hamza Şeyh Dede'nin sancağının dibinde niyaza durmaktan ayırmasın. Kin ve kibirden değil, birlik ve beraberlikten yana saf tutanlara aşk olsun...
Metin ÖZDEMİR
Bu yazımız Serçeşme Dergisi'nin Mart 2015 tarihli, 18. sayısında yayınlanmıştır.
YanıtlaSil