Aleviler tarih boyunca katliamlara uğramış, asılmış, yerlerinden yurtlarından edilerek sürgünlere uğratılmışlardır. Kerbela'da Şah Hüseyin'le başlayan zalime karşı direniş, günümüze kadar hep aynı evrelerden geçmiştir. Bu sebeple Alevilerin tarihi hep zalimlere karşı mücadeleyle doludur.
Canlarını kaybede kaybede, katliamların ve ölümlerin sayısını ve kanlı tarihleri ezber etmek zorunda bırakılan Aleviler, hem canları için hem de inançlarını kaybetmemek adına mücadele veriyorlar.
Toplu katliamlara, can kırımlarına uğrayan Aleviler canlarını kaybetmiş, ozanı-yazanı asılmış, yakılmış, eli kanlı hükümdarların katline uğramıştır. Ama hiçbir zaman inançlarından vazgeçmemişlerdir. Bugüne kadar ötekileştirmeye çalışılan ve yok olmaları için egemenlerin ellerinden geleni yaptıkları Aleviler, bugünde aynı sıkıntılarla karşı karşıyadır.
Geçtiğimiz bir yıl içerisinde "Gezi" direnişinin yarattığı ortam içerisinde kendilerini eylemlerle ifade eden Aleviler, burada da tesadüf olduğuna asla inanmadığımız bir şekilde genç yaşta can vermiş Alevi gençleriyle tarihe not düşülmüştür. Gezi direnişi üzerinden Alevilere olan nefretini dışa vuranlar, iktidarın gücünü arkasına alarak bu süreçte Alevilere daha çok sataşmaya başlamıştır. Gezi direnişinde önde olan Alevi gençlerini öne sürerek, 'terörist' yaftasını bu gençlere ve Alevilere yapıştırmaktan geri durmamışlardır. Muhalif olan, hak arayan bu gençlere 'terörist' diyerek bunun üzerinden bütün Alevi toplumuna bu damgayı vurma amacındadırlar.
Toplumu kutuplaştırma konusunda, ölüleri dahi ayırmaktan geri durmayan bu zihniyet, bu olaylarda yaşama hakları ellerinden alınan gençlere 'terörist' demekle birlikte bütün kin ve nefretini dışarı saçmaktadır.
Soma katliamında yitirdiğimiz işçilerin içinde yer alan Alevi canlarımızın yaşadığı İzmir'in Kınık'a bağlı Elmadere Köyü'ndeki ailelerine başsağlığı dilemeye bile gitmeyen yetkililerin yaptığı ayrımcılık ortadadır. Soma katliamına sebep olan ihmalleri ve suçları örtmek adına "Alevileri Soma'ya toplayarak olay çıkarıyorlar" diyecek kadar da her sorunu Alevilerin üzerine yıkma telaşı içerisindeler.
Gezi'de yitirdiklerimizin ardından elbette ki toplum olarak çok üzüntü duyduk. Berkin'in ölümü üzerine 'terörist' ilan edildik. Yakın zaman içerisinde Okmeydanı'nda yaşanan olaylarda hedef gözeterek polisin direk ateş açması sonucu Alevilerin mabedi olan cemevinin bahçesinde bir canımızı kaybettik. Uğur Kurt'un ölümüne sebep olan olayın cemevi bahçesinde, bir yakınının cenaze erkanı için geldiği sırada gerçekleşmesiyse insanlık adına utanç vericidir. Türkiye tarihinde cemevi bahçesinde, kolluk kuvvetlerinin ateş etmesi sonucu bir canın yaşamını yitirmesi, devletin bir yüz karasıdır. Artık cellatlar, Alevilerin cemevlerine kadar girmiştir. Ölüm, ibadethanelerimiz de kol gezmeye başlamıştır.
Okmeydanı'nda yaşanan bu olaylar devletin kara lekesidir. Bu olayları aydınlatmak yada örtbas etmek tamamen iktidarın sorumluluğundadır. Ölen canlarımızın kanları artık iktidarın ellerindedir. Bu kanı temizlemek; Alevileri hiç bir şekilde tanımayan, her fırsatta aşağılayan iktidar kanadının ve iktidarın başının sorumluluğundadır. Ya Alevilerin bu ölümlerini aydınlatır hesabının teker teker sorarlar. Yada tarihteki fikir babaları gibi Alevi-Kızılbaş katili olarak tarihe geçerler.
Alevilerin katline sebep olanlar, Alevileri hedef gösterenler ortadadır. Onların kin ve nefret saçan dilleri bu olayların müsebbibidir. 'Terörist' diye nitelendirilen Alevi toplumu, 'ateist' olarak adlandırılarak inançlarına dil uzatılmaktadır. "Ali'siz Aleviler" diyerek aşağılama içerisindedir. Alevilerin örgütlü yapısından rahatsızlık duyan Alevi düşmanları, yaşanan olaylara bu şekilde yaklaşarak bütün toplumu itibarsızlaştırmaya çalışıyor.
Bu ülkenin yüz akı olan Aleviler, gittikleri her ülkede kendilerini kabul ettirmiş, Avrupa ülkelerince resmi olarak tanınmış, kendi örgütlerini emekleriyle kurmuş ve haklarını almışlardır. "Ali'siz Aleviler" "Ateist Aleviler" diye inancımızı tanımlamaya çalışanlar, Alevilerin örgütlü gücünden rahatsız oldukları için her seferinde bize dil uzatmaktadırlar. Alevilere dil uzatanların hedefinde, Aleviliği yeniden inşa etmek, kendi inançlarını Alevilik olarak yansıtarak Alevileri asimile etmek vardır.
Her defasında Alevilere yönelik kin ve nefretlerini yansıtanlar, Alevilerin ibadet yeri olan cemevlerinden başlayarak aşağılama ve horlama içerisinde olurlar. "Cemevleri cümbüş evidir" diyenlerin başını çektiği iktidarın üyelerden birisi çıkar ve "Cemevlerini ibadethane olarak kabul edemeyiz" diyerek, yenice cemevi bahçesinde bir canını yitirmiş toplumu daha derinden yaralar. Tabi bu sözlere biz yine pek şaşırmadık...
"Açılın kapılar Şah'a gidelim' diyerek bir yerlerden medet umma devri geride kalmıştır." diyerek yine inancımıza dil uzatanlar. Pir Sultan Abdal'ın sözlerine atıfta bulunarak, hem Pir Sultan'ın Alevilerin gönlündeki yerini bildikleri için söyledikleri bir sözdür. Burada kast edilen Şah'ın "Şah-ı Merdan Ali" olduğunu da bildikleri halde, Aleviliğe ve Alevilere dil uzatılmaktadır. Alevilik, herkesin sıkıştıkça ağzına dolayacağı kadar basit değildir. Alevilerde her sözün sahibine itibar edecek kadar çaresi değillerdir.
Bir Alevi deyişinde de net olarak ifade edildiği gibi; "Zalimlerin zulmü bizim gözümüzü yaş eyledi. Ali aşkı namımızı böyle Kızılbaş eyledi..." Bu yüzden Alevilik-Bektaşilik-Kızılbaşlık, bizler için bir onurdur.
Alevi-Kızılbaş inancının özünde, zalimin karşısında boyun eğmek değil, direnmek vardır. Direncini Şah Hüseyin'den alan Aleviler, tarihte olduğu gibi günümüzde de çağın Yezid'ine karşı Hüseyin duruşunu gösterecektir.
Hızır Paşa karşısında "Sizde Şah diyeni öldürürlerse, bende bu yayladan Şah'a giderim" diyerek darağacına dimdik giden Pir Sultan Abdal'ın evlatları, Nesimi gibi derisini meydana serme pahasına, zalimlere boyun eğmeyeceklerdir.
Aşk ile...