25 Kasım 2014 Salı

SARI DEDE SULTAN

Sarı Dede Sultan - Metin Özdemir - Serçeşme Dergisi

   Anadolu'da Alevi inancının filizlenmesi, Kızılbaşlık öğretisinin yayılmasında payı bulunan Sarı Dede Sultan, Batı Anadolu'yu mekan tutmuş Alevi pirlerimizdendir. Şimdiki coğrafyada Afyonkarahisar'ın Sandıklı Selçik Köyü'nde türbesi bulunan Sarı Dede, yöredeki diğer Alevi erenleri gibi bölgeyi irşad etmiştir. Tapduk Emre, Yunus Emre, Koçgazi Baba, Yusuf Dede ve Gelincik Ana'larla birlikte insanlığa rehber olmuş, kadim Alevi-Bektaşi-Kızılbaş inancının temsilcilerindendir.

   Hünkâr Hacı Bektaş Veli'nin dünyaya yaydığı ışığın bir parçası olan Sarı Dede Sultan, aynı inancı bulunduğu yerdeki insanlara ulaştırarak yayılmasında katkı sağlamıştır. Sarı Dede Sultan, canların dilinde "Sarı Dede" olarak yer etmiştir. Sarı Selçuk Dede adıyla da anılmaktadır. Selçik köyünün kuruluşunu sağladığı ve burada dergâhını kurduğu bilinmektedir.

   Yaşamı hakkında kesin bilgilerin bulunmadığı Sarı Dede'nin canların gönüllerinde yer etmişliği günümüzde de sürmektedir. Yüzyıllardan bu yana sürüp gelen inanç, Sarı Dede Sultan'ın mekanı olan Selçik köyünde yer bulmuştur. Geçmişten bugüne gözle görülür bir eser kalmamışsa da, burada canlarımız gönül birliğiyle Sarı Dede'nin makamını oluşturarak dergâhı canlandırmışlardır. Yakın dönemde de türbenin yanına cemevi-aşevi yapılarak dergâhın işlevi sürdürülmektedir.

   Halk kültüründe sıkça rastladığımız yaşlılardan derlenen söylencelerle anılan Sarı Dede Sultan hakkında bu rivayetlerden fikir sahibi oluyoruz. Sarı Dede, Yunus Emre, Koçgazi Baba, Yusuf Dede gibi yörede yaşamını sürdürmüş olan erenlerle muhabbette bulunurlarmış. Her defasında farklı bir yerde toplanıp, hak muhabbeti ederler. Yine erenlerin toplandığı bir meclisten sonra içlerinde bulunan bir kişi sırlarını farş eder. O zatın sırlarını açığa çıkardığını anladıklarında aralarından uzaklaştırırlar. Alevi-Bektaşi felsefesinin esaslarından olan "Gördüğünü ört, görmediğini söyleme..." deyişi burada yine dile getirilerek, "sır içinde sır" olan öğreti sürdürülür.

   Sarı Dede Sultan, bir inanç önderi olmakla birlikte, aynı zamanda halkın sorunlarıyla da ilgilenerek her alanda topluma önderlik etmiştir. Bir erenler meclisinde "üç can, bir cem" yine muhabbette iken, Sarı Dede muhabbete katılmakta gecikir. Geldiğinde, "Erenler, biz bugün senin mihmanındık. Neden geciktin?" derler. Özür beyan eden Sarı Dede, "Kuzeyden yöremize hayvan hastalığı geliyordu. Onu uzaklaştırdım, geldim." diyerek geç kalma nedenini söyleyerek muhabbete katılır. Bu erenler meclisi, muhabbet erkânları sürekli olarak tekrarlanırmış. Bugün bunun örnekleri cemlerimizde devam ettirilmeye çalışılmaktadır.

   Sarı Dede, halkın içinde dilden dile dolanır. Selçuklu'nun zulmüne başkaldıran bir "Sarı Selçuk" olur. Yerinden yurdundan edilmiş, gelip Selçik'e dergâhını kuran bir "Karamanoğlu" olur. Tapduk'un dergâhında çile dolduran Yunus ile yarenlik eden bir derviş olur. Her muhabbette anılır. Her mecliste dilden de gönülden de düşürülmez.

   Dergâhlarımız gelen mihmanların hem kalplerini, hemde bedenlerini doyurdukları yerlerdir. Ziyarete gelen canlar burada lokmalarından nasiplerini alırlar. Hemde kalplerini ve zihinlerini aşkla doyururlar. Sarı Dede Sultan'ın dergâhı da geçmişte bu işlevini yerine getirir. Sarı Dede'ye gelen canlar niyazlarını eder, dilekte bulunur, kurbanlarını keserler. Çerağlar yakılarak, aşevinde lokmaları pişirilir. Cemevinde Hak-Muhammet-Ali'nin ışığı yanar. Cemler yürütülür, demler sürülür...

   Alevi-Bektaşi öğretisindeki batıni inancın sürdürüldüğü bu dergâhın günümüzdeki işlevi de buradaki inancın yaşamasını sağladığıdır. Bugün Sandıklı çevresinde bir tek Alevi yerleşim yeri kalsada, halen cemlerin yürütülerek, hizmet görmek için dedelerin, pirlerin geliyor olması Sarı Dede Sultan dergâhının bu civardaki, inancı ve öğretiyi canların yüreklerinde sıcak tutuyor olmasındandır. Bu sayede Aleviliğe bağlılık korunarak, dergâhın etrafında birlik sağlanarak, canlılık sağlanmaktadır.

   Geçmişten bugüne taşınan kültürün aynı canlılığı koruyabilmesi için hem inancımıza hemde dergâhlarımıza sahip çıkmalıyız. Bizler Sarı Dede Sultan'ın etrafından kopmadığımız müddetçe, inancımızdan, kültürümüzden de uzaklaşmayız. Ne zaman ki dergâhlarımızı unutur, inancımızdan uzaklaşırsak işte o zaman kendimizden de uzaklaşırız. Sarı Dede Sultan ve onun dergâhı da diğer Alevi uluları gibi, çeşitli yerlere dağılmış birbirinden uzakta olan canlarımızı bir arada tutan ortak değerimizdir.

   Erenlerin himmetiyle. Aşkı muhabbetlerimle...


Metin ÖZDEMİR


 





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder