3 Şubat 2024 Cumartesi

AYNI TOPRAĞA BASIYORUZ

Aynı Toprağa Basıyoruz / Metin Özdemir

    Kimilerine göre “Çıktık Horasan’dan sökün eyledik.” Kimilerine göre ise zaten hep bu topraklardaydık. Neredeydik, nereden geldik her ne olursa olsun. Bugün bu coğrafya üzerindeysek, yaşıyorsak… Bastığımız toprağa bizim diyorsak, “adlarımızı verdiysek dağlara, ovalara, ulu sulara…” buralıyız. İşte tamda buradayız.

    Binlerce yıldır egemenlerin çıkar siyaseti halkları, inançları, kültürleri, birbirine kırdırmayı maalesef başarmış. Bugünde aynı toprakları yurt edinmiş insanlar yine benzer sebeplerle birbirine düşman ediliyor. Tarihsel süreçte yaşanan olaylar farklı zamanlarda, farklı mekânlarda hep zuhur ediyor.

    Biz bu yarayı Maraş’tan tanıyoruz. Çorum’dan biliyoruz biz bu acıları… Yüreklerimiz Sivas’ın narında yanıyor halen… Dokundukça sızlıyor kabuklaşan yaralarımız. İnsan, yüreğine düşen acıyı unutmaz çünkü. Hele de Kerbelâ’dan bugüne mazlumun yasını tutan bir toplumun acılarını sağaltmak kolay değildir.

    Duyduğumuz her olayda sanki kendimiz yaşamışçasına yüreğimiz titrer hep. Nerede yüreği incinen bir can duysak oralı olur yüreğimiz. Canların yüreği orada atmaya başlar. Yüzlerce yıldır ezilmiştir yüreği. Kendisinden başka herkesin acısını acısı bilir çünkü.

Aynı Toprağa Basıyoruz / Metin Özdemir

    Gün geçmiyor ki yine can ellerinden bir haber gelmesin. En son İzmir Gaziemir’de yaşanan olayda canlarımızın evinin işaretlenmesi sonucu dünyanın dört bir yanındaki Alevilerin yürekleri yine hep birlikte sızlamıştı. Duvardaki o işaret yine Maraş’ı, Çorum’u, Sivas’ı, zulmü, kıyımı, yok sayılmayı, yok edilmeyi hatırlattı. Bunun üzerine cümle canlar seslerini duyurmaya çalıştı. Bir olmaya, birlik olmaya davet etti herkesi. Buradayız… Bizi de işaretleyin, bizde Aleviyiz! diyen canlarımıza komşularımızda katılarak bize destek oldular. Dosttan gelen güzel dayanışma duygularıydı bunlar.

    Farklı yörelerde buna benzer olaylar belli zaman aralıklarıyla yaşanıyor. Bunun toplumsal ve hukuki boyutlarıyla ilgilenmesi gerekenler, herkese eşit yurttaşlık hakkı sağlamak zorunda olan yöneticilerdir. Asıl mesele ise bu noktadan sonra başlıyor. Yaşanan olayların faillerinin bulunması ve kanunlar çerçevesinde mutlaka gerekenin yapılması lazım. Peki bu tip olayları engellemek, önüne geçmek için sadece yasal işlem başlatmak yeterli olacak mıdır?

    Anadolu bozkırında halen Hacı Bektaş Veli’nin, Yunus Emre’nin ayak izlerinin olduğu bu topraklarda, bu çağda bunların olması binlerce yıllık kültürün, felsefenin anlaşılamamış olmasındandır. Uygarlıklara ev sahipliği yapmış bu coğrafyada yaşanan bu tür olaylar insanlık açısından utanç vericidir. Kindar bir neslin yetişmesinin önüne geçmek için eğitimle, öğretimle elden gelenin fazlası yapılarak her şekilde engel olunmalıdır. Hünkâr’ın dediği gibi; ancak kadınları okutursak bunların önüne geçebiliriz. Bilimle ilerlersek ancak yüzümüzü aydınlığa çevirebiliriz.

    Bu durumda bizlerin payına düşen ise her zamankinden daha fazla birbirimize sahip çıkarak dayanışma içinde olmaktır. Yunus’un “bölünürsek yok oluruz…” sözü hep aklımızın bir köşesinde durmalı. Çünkü bizim felsefemizde kırgınlıklara, küslüklere yer yok. Ne zaman hırslarımıza yenik düşersek işte o zaman kaybederiz. Ulularımızın “Bir olalım, iri olalım, diri olalım…” sözleri bugünler için var. Nerede olursak olalım taşıdığımız misyonun, bağlandığımız yolun kıymetini bilelim. Bu yola layık olalım.

    Dostun gülüyle yaralanmadıktan gayrı, şu ellerin taşı hiç bize değmez.

    Aşk ile…

Metin ÖZDEMİR

Aynı Toprağa Basıyoruz / Metin Özdemir

Kaleme Alındığı Tarih:4 Aralık 2019

Metin Özdemir / Bir Gerçeğin İzinden... metinozdemir87.blogspot.com @metinozdemir87