3 Mart 2024 Pazar

YİNE NE BUYURMUŞ HAM SOFTA

Yine Ne Buyurmuş Ham Softa / Metin Özdemir

Telli sazdır bunun adı,
Ne ayet dinler ne kadı,
Bunu çalan anlar kendi,
Şeytan bunun neresinde?

    Geredeli Âşık Dertli böyle başlamış sözlerine binsekizyüzlü yıllarda. Kendinden önceki ve kendi çağındaki birçok ozan gibi oda ham softalarla mücadele etmiş sazıyla, sözüyle…

    Tabi ki çağlar boyunca bitip tükenmemiş ham softaların sazımıza, sözümüze dil uzatması ve günümüze kadar sürüp gelmiş. Geçen zaman içerisinde, bir gazetenin köşesinde; bazı müzik aletlerini evlerde bulundurmanın, çalmanın, alıp satmanın günah olduğuna dair yazılar yayınlandı. Öncesinde de yine müziğe dair fikirlerini beyan ederken bazı müzik aletlerini çalmanın ve dinlemenin “haram” olduğunu yazdılar.

    Bu insanlar hiç Karacaoğlan gibi sevdalanıp, Veysel gibi toprağa âşık olmuşlar mıdır?

    Seksenli yıllardan sonra özellikle Muhabbet serisi ile farklı bir boyuta ulaşan Alevi müziğimiz Arif Sağ, Musa Eroğlu, Muhlis Akarsu, Yavuz Top ve daha nice sanatçılarımızın büyük katkılarıyla bugünlere ulaşmıştır.

    Deyişlerini, nefeslerini okuduğumuz ulu ozanlarımız bu uğurda bedel ödeyerek idam sehpalarında canlarını vermişler. Fetvalara boyun eğmemiş sazını elinden, sözünü dilinden bırakmamışlar. Ucunda ölüm olduğunu bile bile “Şah” demiş geri dönmemişler. Yakın tarihte ise onların türkülerini söyleyenler, adlarını ananlar kovuşturmalara maruz kalmış, hapis yatmak zorunda kalmışlardır.

    Acaba bunca çileyi çeken insanların elinden düşürmediği çalgılar hakkında yazıp çizen, böyle düşünen kişiler hiç Muhabbet’ten bir deyiş dinlemişler midir? Bu dünyada bir Âşık Mahzuni Şerif türküsü dinleyen insanın hiç bunları söylemeye mecali kalır mı?

Yine Ne Buyurmuş Ham Softa / Metin Özdemir

    Bizlere ne mutlu günümüzde Dertli Divani gibi değerlerimiz Mektebi İrfan Muhabbetleriyle âşıklık, ozanlık geleneğini sürdürmeye çalışıyorlar. Ne mutlu ki Erdal Erzincan gibi değerli sanatçılarımız Gezici Bağlama Atölyesi ile çocuklara, gençlere müziği ve bağlamayı sevdirmeye, bu kültürü onlara aktarmaya çalışıyorlar. Anadolu’nun birçok yerinde yeter ki bizim çocuklarımız bağlama çalmayı öğrensin, türkülerimizi söylesin diye emek veren nice gizli kahramanımız var.

    Bizim türkülerimizin içinde umut olur, sevda olur. Çünkü her türküyü çalmaz bizim telimiz. Zalime boyun eğmeyenlerin elindedir sazımız. Ne derse desinler. Bizim türkülerimiz susmayacak. Bağlamamız ellerden hiç düşmeyecektir.

    Ham softalara en güzel cevabı ozanların kelamı verir. Yine Dertli’nin aynı şiirinden bir dörtlükle bitirelim sözümüzü…

İçinde mi, dışında mı,
Burgusunun başında mı,
Göğsünün nakışında mı,
Şeytan bunun neresinde?

Metin ÖZDEMİR


Kaleme Alındığı Tarih: 12 Aralık 2019

Metin Özdemir / Bir Gerçeğin İzinden... metinozdemir87.blogspot.com @metinozdemir87

3 Şubat 2024 Cumartesi

AYNI TOPRAĞA BASIYORUZ

Aynı Toprağa Basıyoruz / Metin Özdemir

    Kimilerine göre “Çıktık Horasan’dan sökün eyledik.” Kimilerine göre ise zaten hep bu topraklardaydık. Neredeydik, nereden geldik her ne olursa olsun. Bugün bu coğrafya üzerindeysek, yaşıyorsak… Bastığımız toprağa bizim diyorsak, “adlarımızı verdiysek dağlara, ovalara, ulu sulara…” buralıyız. İşte tamda buradayız.

    Binlerce yıldır egemenlerin çıkar siyaseti halkları, inançları, kültürleri, birbirine kırdırmayı maalesef başarmış. Bugünde aynı toprakları yurt edinmiş insanlar yine benzer sebeplerle birbirine düşman ediliyor. Tarihsel süreçte yaşanan olaylar farklı zamanlarda, farklı mekânlarda hep zuhur ediyor.

    Biz bu yarayı Maraş’tan tanıyoruz. Çorum’dan biliyoruz biz bu acıları… Yüreklerimiz Sivas’ın narında yanıyor halen… Dokundukça sızlıyor kabuklaşan yaralarımız. İnsan, yüreğine düşen acıyı unutmaz çünkü. Hele de Kerbelâ’dan bugüne mazlumun yasını tutan bir toplumun acılarını sağaltmak kolay değildir.

    Duyduğumuz her olayda sanki kendimiz yaşamışçasına yüreğimiz titrer hep. Nerede yüreği incinen bir can duysak oralı olur yüreğimiz. Canların yüreği orada atmaya başlar. Yüzlerce yıldır ezilmiştir yüreği. Kendisinden başka herkesin acısını acısı bilir çünkü.

Aynı Toprağa Basıyoruz / Metin Özdemir

    Gün geçmiyor ki yine can ellerinden bir haber gelmesin. En son İzmir Gaziemir’de yaşanan olayda canlarımızın evinin işaretlenmesi sonucu dünyanın dört bir yanındaki Alevilerin yürekleri yine hep birlikte sızlamıştı. Duvardaki o işaret yine Maraş’ı, Çorum’u, Sivas’ı, zulmü, kıyımı, yok sayılmayı, yok edilmeyi hatırlattı. Bunun üzerine cümle canlar seslerini duyurmaya çalıştı. Bir olmaya, birlik olmaya davet etti herkesi. Buradayız… Bizi de işaretleyin, bizde Aleviyiz! diyen canlarımıza komşularımızda katılarak bize destek oldular. Dosttan gelen güzel dayanışma duygularıydı bunlar.

    Farklı yörelerde buna benzer olaylar belli zaman aralıklarıyla yaşanıyor. Bunun toplumsal ve hukuki boyutlarıyla ilgilenmesi gerekenler, herkese eşit yurttaşlık hakkı sağlamak zorunda olan yöneticilerdir. Asıl mesele ise bu noktadan sonra başlıyor. Yaşanan olayların faillerinin bulunması ve kanunlar çerçevesinde mutlaka gerekenin yapılması lazım. Peki bu tip olayları engellemek, önüne geçmek için sadece yasal işlem başlatmak yeterli olacak mıdır?

    Anadolu bozkırında halen Hacı Bektaş Veli’nin, Yunus Emre’nin ayak izlerinin olduğu bu topraklarda, bu çağda bunların olması binlerce yıllık kültürün, felsefenin anlaşılamamış olmasındandır. Uygarlıklara ev sahipliği yapmış bu coğrafyada yaşanan bu tür olaylar insanlık açısından utanç vericidir. Kindar bir neslin yetişmesinin önüne geçmek için eğitimle, öğretimle elden gelenin fazlası yapılarak her şekilde engel olunmalıdır. Hünkâr’ın dediği gibi; ancak kadınları okutursak bunların önüne geçebiliriz. Bilimle ilerlersek ancak yüzümüzü aydınlığa çevirebiliriz.

    Bu durumda bizlerin payına düşen ise her zamankinden daha fazla birbirimize sahip çıkarak dayanışma içinde olmaktır. Yunus’un “bölünürsek yok oluruz…” sözü hep aklımızın bir köşesinde durmalı. Çünkü bizim felsefemizde kırgınlıklara, küslüklere yer yok. Ne zaman hırslarımıza yenik düşersek işte o zaman kaybederiz. Ulularımızın “Bir olalım, iri olalım, diri olalım…” sözleri bugünler için var. Nerede olursak olalım taşıdığımız misyonun, bağlandığımız yolun kıymetini bilelim. Bu yola layık olalım.

    Dostun gülüyle yaralanmadıktan gayrı, şu ellerin taşı hiç bize değmez.

    Aşk ile…

Metin ÖZDEMİR

Aynı Toprağa Basıyoruz / Metin Özdemir

Kaleme Alındığı Tarih:4 Aralık 2019

Metin Özdemir / Bir Gerçeğin İzinden... metinozdemir87.blogspot.com @metinozdemir87

3 Ocak 2024 Çarşamba

BUGÜNÜ DEĞİL GELECEĞİ DÜŞÜNELİM

Bugünü Değil Geleceği Düşünelim / Metin Özdemir

    Can ile başlar her sözümüz, dilimizde hep can vardır. Yüreğimizde taşıdığımız dostlarla hep can diye başlar muhabbetimiz. Can, insandır gözümüzde. Kadını, erkeği sormaz ne dilimiz ne kültürümüz nede inancımız.

    Candır yoldaki, yolumuza düşen candır. Yolumuz canlıdır sığmaz kalıplara, şekle girmez. Bu yüzdendir belki bizimde ele avuca sığmayışımız, isyanımız, susmayışımız, boyun eğmeyişimiz. Sığmaz çünkü bu yol mekânlara, mabetlere… Canların gönlündedir, aşığın dilinde, ozanın telindedir. Canlar sazıyla, sözüyle, nefesiyle canlı tutar bu yolu. İşte bu yüzden denir yolumuz canların yolu diye.

    Ozanların bin bir kelamla söylediği, hakikat sırlarıyla dolu, eşiğine gelenin yüreğini aşkla dolduran bu yolun zaman zaman sadece mekânlara, salonlara sığdırılmaya çalışıldığı görülüyor. Geçmişten günümüze nice zorluklarla yaşatılarak gelen, her dönemde canlı tutulmaya çalışılan yolumuz şekle, kalıplara sokulmaya çalışılıyor. En büyük zararı da bize yine kendimiz veriyoruz maalesef...

    Toplumumuzun ve demokratik kitle örgütlerimizin onlarca yıldır dillendirdiği, mücadele ettiği konuların en başında cemevlerimize yasal statü verilmesi gerektiği gelmektedir. Cemevlerimiz bugün bir çok kurum eliyle yapılıyor, yönetiliyor olsa da halen kanunlar çerçevesinde kabul edilmiş durumda değildir. Bu mücadeleyi sürdürmek ve kazanmak toplumumuzun her ferdinin mutlak çabası olmalıdır. Bunu kazanmak demek sadece varlığımızı kabul ettirmek demek değildir. Mücadelemizi geleceğe taşımak için bizde varız diyebilmektir. Bu sadece Alevilerin değil insan haklarına saygılı, hak ve özgürlüklere inanmış tüm toplum kesimlerinin kaygısı olmalıdır aslında. Ne olursa olsun toplumumuz ve demokratik kitle örgütlerimiz bu hak ve özgürlük mücadelesinde sağlam adımlar atmaktan geri durmamalıdır.

Bugünü Değil Geleceği Düşünelim / Metin Özdemir

    Alevi-Bektaşi-Kızılbaş toplumu yüzlerce yıldır bu topraklarda yaşıyor. Dergâhlarında, meydan evlerinde, cemevlerinde ve çoğunlukla kendi hanelerinde inancını sürdürüyor. Yolunu, süreğini canlı tutmaya bir sonraki kuşağa bozulmadan aktarmaya çalışıyor. Günümüz şartlarında kentleşen Aleviliğin getirdiği ihtiyaçlar doğrultusunda artık her kentte cemevlerimiz var. Bu inanç merkezlerimizin içini felsefemizle, kültürümüzle, insanlığımızla, sevgimizle doldurduğumuz müddetçe yolumuzda canlı kalır, yolcuda bu yoldan kalmaz…

    Semahlarımızla, deyişlerimizle, bağlamamızla bu yol nasıl ki gençlere öğretilmeye çalışılıyorsa cemevlerimizde de çocuklarımıza, gençlerimize fırsat verilerek onların önü açılmalıdır.

    Geçtiğimiz günlerde bir etkinlik için cemevine gideceğimizi konuşurken, bunu duyan altı yaşındaki oğlumuzun gözlerinin içi gülerek “köye mi gidiyoruz?” demesi bizi hem sevindirdi hem de düşündürdü. Köyde kaldığımız yaz aylarında genellikle köyler daha kalabalıktır. İnsanlar daha çok yazın bir araya geldiği için o zamanlar köyler daha coşkulu olur. Bu duruma bununda etkisi vardır. Ama çocuk yüreğiyle umarsız bir şekilde, cemevinin ona köyü hatırlatması belki de içtenliği, samimiyeti oradaki ortamda görmesinden kaynaklıdır.

    Belki artık çok geç bazı şeyler için, atalarımızın o köy ortamlarındaki yaşantılarını, duygularını hiç birimiz artık yaşayamayacağız. Hiçbir kentte o eskiden köylerde olan yolu, süreği doğal bir şekilde yaşatamayacağız ama hiç olmazsa o samimiyeti, içtenliği yaşatalım. Bize o gülen gözleriyle bakan çocukları bu toprakların kadim inancından, öz kültüründen uzaklaştırmayalım. Bugün altımızda oturduğumuz koltuğu, postu değil hep birlikte yarına ne bırakabileceğimizi düşünelim.

Metin ÖZDEMİR

Bugünü Değil Geleceği Düşünelim / Metin Özdemir

Kaleme Alındığı Tarihi: 28 Kasım 2019

Metin Özdemir / Bir Gerçeğin İzinden... metinozdemir87.blogspot.com @metinozdemir87