25 Ocak 2012 Çarşamba

SARI DEDE SULTAN

Sarı Dede Sultan
   
   13 yy. Anadolu Erenlerinden olan Sarı Selçuk Dede’nin türbesi Afyonkarahisar’ın Sandıklı İlçesine bağlı Selçik Köyü’ndedir. Selçik Köyü ismini burada yatmakta olan Sarı Selçuk Dede’den almıştır.


   Hacı Bektaş Veli tarafından Anadolu’ya gönderilen Tabduk Emre, Yunus Emre, Hacim Sultan, Seydi Balum Sultan, Karaca Ahmet Sultan, Koçgazi Dede gibi erenlerle çağdaştır. Sarı Selçuk Dede’nin yaşamı hakkında kesin bilgiler olmamasına rağmen, canların gönlünde taht kurmuş bir gönül eridir. Sarı Selçuk, Sarı Dede, Sarı Dede Sultan isimleriyle anılmaktadır.


   Sarı Selçuk Dede’nin yaşadığı çağ, Selçukluların son dönemlerine rastlamaktadır. Sarı Selçuk’un o dönemde yaşayan Anadolu erenleri arasında önemli bir yeri bulunmaktadır. Yunus Emre ile aynı dönemde yaşayan Sarı Selçuk hakkında Osmanlı devlet arşivlerinde de kayıtlar bulunmaktadır.


   Sarı Dede’nin ismindeki Sarı sözcüğünün anlamını değerlendirecek olursak. Sarı isminin halk bilimi açısından sadece bir renk olmadığını, dört rengin birleştiği bir merkez olduğunu görmekteyiz. Sarı ismi devlet yapısı bakımından ise, merkezi hakimiyeti ve kudreti ifade etmektedir. Bütün bunlar Sarı Selçuk Dede’nin önemi hakkında bilgi vermektedir.


   Sarı Selçuk Dede’nin Yunus Emre ile birlikte yaşadığı anlatılan bir rivayet ise şöyledir;

   Sarı Selçuk, Yunus Emre, Koçgazi Baba ve ismi yaşlılar tarafından bilinmeyen bir zatla birlikte dört kişilermiş. Bu dört arkadaş birlikte çobanlık yapar, Hak muhabbetleri ederlermiş. Bir gün ismi bilinmeyen şahıs Yunus Emre’yi ağasına şikayet etmiş. Senin çoban koyunları hiç otlatmadan yatırıp getiriyor diyerek şikayette bulununca, ağası Yunus Emre’yi takip etmek için çıkıyor. Bu durum ise Yunus Emre ve arkadaşlarına malum oluyor. Erenler bize bir konuk geliyor diyerek, şikayet edeninde içlerinden biri olduğunu anlıyorlar. Ağa geldiğinde baksa ki koyunların karınları tok bir şekilde yatıyorlar. Durumu görünce belli etmeden dönüp gidiyor. Bu dört arkadaş bizim sırrımızı açığa çıkardın diyerek ismi bilinmeyen arkadaşlarını yanlarından uzaklaştırıyorlar. Erenler bu arkadaşlarıyla ilişkilerini keserler ve şöyle vasiyet ederler: Gördüğünü ört, görmediğini söyleme...
Bizim yöremizde bu söz halen söylenmektedir.


   Yine bu üç arkadaş bir gün Koçgazi Köyü’nde, bir gün Çay Köy’de (şimdiki Yunusemre Mahallesi), bir gün Selçik Köyü’nde toplanırlarmış. Toplanıp hak muhabbeti edecekleri bir gün Selçik Köyü’ne Sarı Selçuk'a misafir olarak gelmişler. Yunus Emre ve Koçgazi Baba köye gelmişler ama Sarı Selçuk orada değilmiş. Sarı Selçuk toplantıya biraz geç kalmış. Yunus Emre; Sarı Selçuk biz senin misafirindik unuttun mu? Deyince; Sarı Selçuk, Erenler Kuzeyden köyümüze doğru hayvan hastalığı geliyordu. Bize gelmesin diye onu uğurladım der ve Hak muhabbetlerine devam ederler. Sarı Selçuk Dede’nin söylenceleri yöremizde günümüze kadar gönülden gönüle dilden dile anlatılarak gelmiştir.


   Yunus Emre ve Hocası Tabduk Emre’nin türbelerinin Sandıklı’da olması da ayrıca aynı dönemde yaşadıklarını ve Sarı Selçuk Dede’nin türbesinin Selçik Köyü’nde olduğunu ispatlamaktadır.


   Sarı Selçuk Dede’nin kabrinin bulunduğu türbesi, Sandıklı İlçesi’ne 4.km uzaklıktaki Selçik Köyü’ndedir. İnsanların inançlarından dolayı ziyaret ettikleri, her yıl gelerek adak adadıkları, kurbanlar keserek, lokma sundukları önemli bir mekandır. Yakın zamanda türbenin yanına birde Sarı Selçuk Dede Cem evi ve Aşevi yapılmıştır. Gelen ziyaretçiler hem türbe ziyaretlerini hem de ibadetlerini yapmaktadırlar.


Kaynaklar:
Ali Özdemir, Selçik Köyü
Mustafa Özer - Sandıklı Sesi Gazetesi - 1985
Ali Osman Karakuş - Sandıklı Sesi Gazetesi





24 Ocak 2012 Salı

SELÇİK KÖYÜ’NDE NEVRUZ BAYRAMI

nevruz_sarı_dede
AFYONKARAHİSAR'IN Sandıklı İlçesine bağlı Selçik Köyü’nde 22 Mart 2008 Cumartesi günü, ikincisi düzenlenen Nevruz ve Bahar Bayramı etkinliği oldukça coşkulu geçti.

Selçik Köyü Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği tarafından gerçekleştirilen etkinlik; saat 13:00’de saygı duruşu ve İstiklâl Marşı’nın okunmasının ardından, Dernek Genel Sekreteri Yusuf Coşkun’un açılış konuşmasıyla başladı. Köyde yaptıkları etkinlikler ve dernek çalışmaları hakkında bilgi veren Coşkun; “Geçen yılda yaptığımız bu etkinliğimizi gelenekselleştirmek istiyoruz. Köyümüzde bu şekilde dayanışma içinde olduğumuz sürece çok şeyler başarırız. Önümüzdeki yıllarda gençlerimizin yönetime girerek bunları devam ettirmelerini istiyoruz. Bundan böyle sorumluluk alacak olan gençlerdir” diye konuştu.
 
Ardından günün anlam ve önemini anlatan Dernek Başkanı Yusuf Yıldırım, konuşmasında “Bizler bu derneği kurarken sevgi ve saygıyı paylaşmayı hedefledik. Bir elin nesi var, iki elin sesi var dedik daima. Geçen yıl bu etkinliği yaparken katılım şimdikinin yarısı kadardı. Bugün burada bizleri bırakmayıp gelen canların, yurt içi ve yurt dışındaki kalpleri bizimle olan herkesin Nevruz Bayramı’nı kutluyorum” dedi.
Konuşmaların ardından, gençlerden Ozan Yıldırım ve Gülbahar Top’un söylediği türkülerle etkinlik devam etti. Deyişlerin ve şiirlerin yoğun olarak paylaşıldığı Nevruz Bayramında, Selçik Köyü Semah Ekibi’nin döndüğü semahlar ilgiyle izlendi. Ardından, Afyon Kocatepe Üniversitesi öğrencilerinden oluşan gruptan Nazım Coşkun ve Tolga Baydan’ın sundukları dinletiye coşkuyla eşlik edildi. Tuncay Sağlık ve ekibinin seslendirdikleri türküler ise beğeni topladı. Canlar bu coşkuya halaylarla, semahlarla ortak oldular. Hz. Ali’nin doğduğu gün olan Nevruza katılan canlara yemekler ikram edildi. Farklı illerden de katılımın olduğu etkinlikte, canlar birlik ve beraberlik içinde olmanın verdiği mutlulukla bu bayramı coşku içerisinde kutladılar.

   Selçik Köyü Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği tarafından yapılması planlanan, Hacı Bektaş Veli Dergahı ziyaretine de katılım çağrısı yapıldı. Ayrıca, 26 Temmuz’da ikincisi gerçekleştirilecek olan Sarı Selçuk Dede Anma Etkinliğine tüm canlar şimdiden davet edildi. Gelenekselleşen Nevruz ateşinin türküler eşliğinde yakılmasının ardından, saat 19:00'da etkinlik sona erdi.



sarı_dede_selçik


BİR KİTAPTA SİZDEN OLSUN


“Karanlığa bir ışıkta sen yak… Selçik Köyü Okuma Odası İçin Kitap Yardımlarınızı Bekliyoruz…” diyerek başladığımız kitap kampanyasında, sizlerinde kitap desteklerini bekliyoruz. 1993 yılında, köy gençlerinin kültür seviyelerinin yükselmesi, kitap okuma alışkanlığının artması amacıyla başlatılan bu yolculukta köy odası olarak kullanılmakta olan bina, canların katkılarıyla elde bulunan kısıtlı kitaplarla küçük bir kitaplık oluşturularak okuma odasına dönüştürüldü. Fakat kısa bir zaman sonra kitap yetersizliği yüzünden yeterince kullanılamadı. Bizler bu eksikliğin farkına vararak, okuma odasını daha işlevsel durumda olacak bir kütüphaneye dönüştürmek için çalışmalara başladık.
İnsanların yozlaştırılmaya, kültürlerinden uzaklaştırılmaya çalışıldığı, düşünmekten ve sorgulamaktan yoksun bırakılmak istendiği bir dönemde kitabın yediğimiz ekmek, içtiğimiz su kadar ihtiyaç olduğunu düşünerek emek verdiğimiz kitap kampanyamız sayesinde, şimdiye kadar yaklaşık üç bin adet yayın topladık. Selçik Köyü Okuma Odası, yalnızca kitap okunan bir köy kütüphanesi olmaktan çok, gençlerle varolan, gençlerin okuduklarını düşüncelerini birlikte paylaştıkları güzel bir ortam. Kampanyamız boyunca bizlere destek veren, kitap bağışında bulunan herkese teşekkür ediyor, okumaya ve okutmaya duyarlı aydınlık yürekli canlarında desteklerini bekliyoruz. Göndereceğiniz bir kitap bile bizler için, köy kütüphanemize kazandıracağınız değerli bir hazine olacaktır.


Metin ÖZDEMİR
Serçeşme Dergisi / 41. Sayı / Mayıs 2008






SARI SELÇUK DEDE ANILDI

sarı_dede_etkinlik

Sarı Selçuk Dede Anma Şenliği, 5 Ağustos 2007 Pazar günü, Afyonkarahisar’ın Sandıklı İlçesi’ne bağlı Selçik köyünde gerçekleştirildi. Selçik Köyü Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği’nin düzenlediği etkinliğe; Antalya Radyo Akdeniz, Sandıklı Gün Fm, Antalya Kilim Türkü Evi sponsor olarak katkıda bulundular. Saat: 16:00’da Saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunmasıyla başlayan etkinlik, Dernek Başkanı Yusuf Yıldrım ve Genel Sekreter Yusuf Coşkun’un günün anlam ve önemini belirten açılış konuşmalarıyla devam etti. Dernek çalışmaları ve yapılan etkinlikler hakkında izleyicilere bilgiler veren dernek yöneticileri; “Sarı Selçuk Dede” adına böyle bir etkinliği ilk kez gerçekleştirmekten mutluluk duyduklarını ve bu tür etkinliklerin devamının geleceğini belirttiler. Açılış konuşmalarının ardından, köy gençlerinin 2001 yılında bir araya gelerek temellerini oluşturdukları Selçik Köyü Semah Ekibi’nin etkinliğin ev sahibi olarak açılışta döndükleri semahlar göz doldurdu ve seyirciler tarafından ilgiyle izlendi. İlk olarak Ozan Yıldırım ve Gülbahar Top’un sahne aldığı şenlikte, yine Selçik Köyü’nde yetişen genç ozanlardan Mustafa Eroğlu ve Nesimi Şen izleyenlere türküleriyle coşkulu dakikalar yaşattılar. Türkülerin ve deyişlerin söylenmesinden sonra sahneye çıkan Kayabelen Semah Ekibi,  aşıkların Alevi kültürüne göre; İki Nefes, bir Duvaz-ı İmam okumalarının ardından semaha başladı. Hiçbir değişime uğramadan cemlerde uygulandığı şekliyle dönülen semahlar beğeniyle izlendi. Ardından Orhan Cem Karamanav adlı dört yaşındaki çocuğun İstiklal Marşı’nın on kıtasını ezbere okuması dakikalarca ayakta alkışlandı ve izleyicilerden büyük takdir topladı.


Sarı_dede

Sarı Selçuk Dede Anma Etkinliğine ve Selçik Köyü’ne katkıda bulunanlara onurluk verilmesiyle devam eden etkinlikte, saat 18:00’de misafirlere etli pilav ikram edildi. Katılımcılar  Sandıklı’nın tek Alevi köyü olması bakımından, Selçik Köyü’nde böyle bir anma gününün düzenlenmesinin kendileri için onur verici olduğunu ve ilk olması açısından büyük bir adım olarak gördüklerini ifade ettiler. Etkinliğe katılan yaklaşık 2000 kişilik coşkulu kalabalık, Gülhan Güneş ve Hakan Taşdemir ’in sahne almasıyla, türkülere hep birlikte eşlik etti ve halaylarla geceye renk kattılar.Gecede Türk Halk Müziği yorumcularından İlyas Şimşek'de söylediği eserlerle izleyenlere güzel bir dinleti sundu. Şiirler, türküler ve halaylarla oldukça coşkulu geçen etkinlik katılımcıların yoğun ilgisi üzerine Saat: 24:00’e kadar sürdü. Son olarak kapanışta,  Selçik Köyü Semah Ekibi’nin tekrar semah dönmesinin ardından, Selçik Köyü Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği Yönetim Kurulu ve Tertip Komitesi üyeleri, 1.Sarı Selçuk Dede Anma Etkinliği’ne katılımlarından dolayı izleyenlere ve katkı sunanlara teşekkür ettiler. Dernek yönetimi tarafından, Selçik Köyü Sarı Selçuk Dede Anma Etkinlikleri'nin bundan sonraki yıllarda, geleneksel olarak Temmuz ayının son hafta sonunda yapılacağı açıklandı.

Metin ÖZDEMİR
Serçeşme Dergisi / 33. Sayı / Eylül 2007






SELÇİK KÖYÜ SOSYAL YARDIMLAŞMA VE DAYANIŞMA DERNEĞİ KURULDU


sarıdede

AFYONKARAHİSAR'IN Sandıklı İlçesi'ne bağlı Selçik Köyü canlarının bir araya gelerek kurdukları "Selçik Köyü Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği"  merkezi Ankara olmak üzere Yusuf Yıldırım başkanlığında resmen  kuruldu. On iki kurucu üyeyle kurulan dernek, şu anda geçici yönetim kuruluyla faaliyetlerini sürdürüyor. Selçikliler aralarındaki yardımlaşma ve dayanışmayı örgütlü bir şekilde sürdürebilmek, sorunlarını birlikte çözmek, inaçlarını ve kültürlerini  canlı tutarak yaşatmak, gençlerin köyden kopmadan aralarındaki bağları sıkı tutarak yetişmeleri amacıyla yola çıktılar. Derneğin yöneticileri, yakın zamanda genel kurullarını yaparak, daha güzel bir şekilde çalışmalarına devam edeceklerini bildirdiler. Derneğin 4 Şubat 2007’de yaptığı ilk yönetim kurulu toplantısında, ilk başta yapılacak öncelikli işlerle ilgili birtakım kararlar alındı. Derneğe üye kayıtları yapılmaya başlandı.

Derneğin ilk olarak kültürümüzü tanıtıcı takvimlerden ve canların gönül rızasıyla verdikleri bağışlardan elde ettiği gelirlerle, yardıma muhtaç olanların Muharrem ayında değerlerimize yakışır şekilde kışlık yiyecekleri karşılanmaya çalışıldı.

Selçik Köyü yaklaşık doksan haneli iki yüz nüfuslu küçük bir köyümüz. Fakat yurt içi ve yurt dışında yaşayan köylülerin de, yaz aylarında köye gelmesiyle bu sayı ikiye üçe katlanıyor. Selçik Köyü asimile olmadan, inançlarından bir şey kaybetmeden yaşamlarını sürdüren sadece Alevi canların yaşadığı, Sandıklı’nın tek Alevi köyü.

"Sarı Selçuk Dede" Türbesi'nin bulunduğu Selçik Köyü'nde canlar bir de köylerine cemevi kazandırma çabası içerisindeler. Sarı Selçuk Dede Türbesi'nin yanına yaptıkları cemevinin inşaatı halen devam etmekte. Alt katı aşevi olarak kullanılacak olan cemevi iki kattan oluşuyor. Dış yapısı bitmiş durumda olan cemevinin, tabanından tavanına kadar iç dizaynında daha bir çok eksiği bulunuyor. Şimdiye kadar köylülerimizin ve canların katkısıyla bu kadarı tamamlanabildi. İmkanı olan dostların da cemevlerine yardımda bulunmalarını bekliyorlar. 
Yapılan araştırmalara göre Hicri 1113 yılında kurulduğu bilinen köyün, tarihinin daha eskilere dayandığı tahmin ediliyor. Köyde türbesi bulunan, halkın “Sarı Dede Sultan” diye adlandırdığı eren “Sarı Selçuk” diye de biliniyor. Sarı Dede Sultan’ın köyde adeta bir birleştirici, toparlayıcı misyonuda var. Bu sebepten insanlar yerleşimlerini köyün içerisinde bulunan yatırın etrafında kurmuşlar. Köy ismini Sarı Selçuk Dede’den almaktadır.Yaşamı hakkında kesin bilgiler olmamakla beraber Sandıklı’da da türbesi bulunan Yunus Emre ile aynı çağda yaşadığı bilinmektedir. Daha çok halk arasında söylencelerle, rivayetlerle anılan Sarı Dede Sultan canların gönüllerinde de yerini bulmuştur. Türbeye gelen canlar ziyaretlerini yaparak, ibadetlerini ederler. Dilekte bulunanlar gelerek adaklarını kurbanlarını keserler. Canlarla hep birlikte lokmalar yenilirerek, dualar edilir.


Kültürlerinden ve inançlarından hiçbir şey kaybetmeden yaşamlarını sürdüren Selçik köylü canlar, geçmişten bugüne kadar cemlerini hiç aksatmadan yapmaya devam etmişler. Geçtiğimiz Muharrem ayı boyunca matemlerini tutarak, ibadetlerini yerine getirdiler. Cemlerini yapan, aşurelerini kaynatan Selçiklilerin yanı sıra, Ankara'da yaşayan Selçik köylüler de bir araya gelerek aşurelerini kaynatıp, ibadetlerini sürdürdüler.


Geleneksel hale getirerek her yıl yaz aylarında yapacakları Sarı Dede Sultanı Anma ve Dayanışma etkinliğinde yurt içi ve yurt dışında yaşayan tüm köylülerini bir araya getirmeyi amaçlayan Selçikliler, kültürlerini bu şenlikler çerçevesinde sergileyerek bir dayanışma ve birlik ortamı hazırlamayı hedefliyorlar.

Selçik Köyü Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği ilk toplu etkinliğini önümüzdeki günlerde Nevruz’da gerçekleştirecek. Hz. Ali’nin doğum günü olan Nevruz Bayramı’nı, köy dışında yaşayan köylülerini de bir araya getirerek kutlayacak, baharı dayanışma içinde hep beraber karşılayacaklar.


 Metin ÖZDEMİR
Serçeşme Dergisi / 27. Sayı / Mart 2007






15 Ocak 2012 Pazar

GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE OKUMA ODALARI

okuma_odası

   Türkiye’de üretici köylüyü yok sayan yönetimler tarım politikalarıyla onlarca yıldır köylünün boğazını sıkmıştır. Özellikle seksenli yıllardan sonra, tarlasına alın terini eken köylü, alın terinin karşılığının yanı sıra sanattan, aydınlanmadan uzak tutulmuş, aşağılanmıştır.

   Türkiye’de binlerce köy yoldan elektrikten ve hatta sudan yoksun bırakılmıştır. Bugün köye ve köylüye biçilen kıymet, buğdaya, pancara, tütüne, mısıra konulan kotalarla hesap edilmektedir. Oysa Selçik’li gençler tüm bu yok edici politikalara aydınlığın meşalesi; kitap ile karşı durmaya kararlılar.
Afyon’un Sandıklı ilçesine bağlı Selçik köyünde okuma odasının temeli 1993 yılında atılmıştır. O günden bu yana birçok zorluğa karşın, Afyonlu genç arkadaşlarımızın hevesi ve istekli çalışmalarıyla ayakta kalmıştır. Selçik okuma odasının genç müdürü Metin Özdemir: “Cumhuriyetin ilk yıllarında kurulan ardından karanlığa terk edilen okuma odaları 60’lı yıllardan sonra devrimci gençlerin önderliğinde yeniden hayat bulmuştur. Bizim tek hedefimiz bu yolda Selçik okuma odasına her gün bir kitap daha koymaktır. Sermayedarların çarkında, onların çıkarına öğütülen buğdayı; orağı, tırpanı tutan eller, okuyarak yeniden kazanacaklardır.” 

   Merhaba Metin; Selçik okuma odasının 1993 yılında kurulduğunu biliyoruz. Muhakkak ki sen de buradaki kitaplarla büyüdün. Nedir okuma odasına duyulan ihtiyaç? Köydeki arkadaşlarımızın eğitimi için yeterli mi?

   Aslına bakılırsa, okulların kitap ihtiyacını karşılamak, bu okullarda eğitim gören çocukları kitap okumaya teşvik etmek devletin ilgili kurumu olan Milli Eğitim Bakanlığı’nın temel görevidir. Ancak devlet bizlerden aldığı vergileri eğitime, sağlığa ve diğer zorunlu insani ihtiyaçlara yeterince ayırmıyor. Okul yapımını yardımda bulunabilecek vatandaşlardan bekliyor, tebeşir, perde, yakacak vb. tüm ihtiyaçları öğrencilerden toplanan paralardan, kayıt için zorla toplanan “bağışlardan” karşılamaya çalışıyor. Veliler ise çocuklarının eğitiminin iyi olması için daha fazla fedakârlıkta bulunmak zorunda kalıyor. Tüm bunlar olurken sistem şoven-gerici bir eğitim veriyor. Öğrencilerin bilimsel bilgilerle öğrenim görmesi sağlanmıyor. Öğretmenlere geçinecek ve kendilerini geliştirecek kadar ücret ödemiyor. Okullara ve yerleşim yerlerine kütüphaneler kurulmuyor, kurulanlar ise kitapsız bırakılıyor. Öğrencilerin kötü alışkanlıklardan uzaklaşması için okullarda uygun ortamlar yaratılmıyor. Öğrencilerin okuma alışkanlığı kazanması için gerekli önlemler alınmıyor. Tüm bu nedenlerden ötürü Okuma odamızı çok önemsiyoruz. Bir yerde; devletin karşılayamadığını biz Selçikli arkadaşlarla yapmaya çalışıyoruz. Buradaki kitap sayısı arttıkça ve bu kitaplar korundukça Selçikliler’in de bilinç düzeyi ilerleyecektir. 

   Metin ilk sorumuza verdiğin cevapla Türkiye’nin tüm eğitim anlayışında geldiği yere vurgu yaptın peki, az önce belirttiğin eğitim sorunlarını aşmanın yolu nedir?

   Bu duruma eğitimciler, öğrenciler, veliler olarak hepimiz bugün ki eğitim anlayışına karşı çıkmalıyız. Devletin eğitim, sağlık ve diğer zorunlu ihtiyaçları ücretsiz ve nitelikli bir şekilde sağlaması için mücadele etmeliyiz.

   Selçik okuma odasında müdür olarak görev yapıyorsun. Burası için harcadığın emeğin büyük olduğunu okuma odasını gezdiğimizde gördük. Senden sonra görevi devralacak arkadaşlarımıza örnek olması açısından, bu konuda neler söyleyeceksin?

   Daha öncede söylediğim gibi okuma odası 93’te kuruldu. Ardından birkaç yıl faaliyet devam etmiş fakat sonra kaderine terk edilmiş. Ben ve arkadaşlarım burası için işe koyulduğumuzda boya-badana işlerinden tutun, rafları yenilemeye kadar her türlü işi yaptık. Yani yalnızca yeni kitaplar getirmekle başlamadık işe. Yeni kitap deyince, bu konuda başka ilçelerde köylerde görev yapan öğretmenlerimizin desteği büyük oldu. Ardından birçok kurum ve kuruluşla, devrimci, demokrat örgütlerle tek tek görüştük. Kitap yardımında bulunmaları için Kocatepe Üniversitesi’ndeki duyarlı arkadaşlarımız ile de görüştük. Bütün mesele yorulmadan amaca ulaşmak için çabalamaktan emek vermekten geçiyor. Bu konuda söyleyebileceklerim bu cümleyle özetlenebilir. 

   Metin, biz şimdiden tüm Genç Hayat okuyucuları adına, çabalarını kutluyoruz, emeğine sağlık. Bundan sonrası için Genç Hayat okuyucularından beklentin, isteğin nedir?

   Türkiye’nin her yerinde Genç Hayat’ı okuyan, sıkıntılarının çözümü için düşüncelerini Genç Hayat’a yazan binlerce arkadaşımız var. Onlardan isteğim Selçik okuma odası için birer kitap göndermeleridir. Bize bu durumda sanırım yapılabilecek en iyi yardım bu.


Selçik Köyü/ Sandıklı/ Afyonkarahisar

Gülcan Çetinkaya-Muharrem Can-Yeşim Turan
Evrensel Genç Hayat


AFYONKARAHİSAR VE İKİ ALEVİ KÖYÜ



Yollar yollara
Tanıdıkça insan insana bağlanıyor
Yolların sonu yok
Sevenler için sevmenin
Arayan için
Buldum sanmanın anlamı yok
Sevmeyi bir kez öğrendin mi
Gitmelerin için sebep çok
(Ali Aksüt)






   Dedirten dizeler bizi bu kez Afyon’a attı. Eğer özel bir araba ile Afyon’un Sandıklı ilçesinden geçerseniz ilk rastladığınız insana herhangi bir türbenin yerini sorun. Çok değil birkaç yüz metre yakınınızda Alevi Kızılbaş öğretisinden bir ismin adına bir mâkamı ya da ziyaret yerini işaret edecektir. Peki Sandıklı ilçesinde bu öğretiyi sürdüren ne kadar yerleşim yeri kaldı derseniz üzüleceksiniz ama sıfır demek çok doğru olur. Bir ilçede hemen hemen tüm ziyaret yerlerinin inancınızdan izler taşıdığını görüp ilçeye bağlı yüze köyün içinde bir mahalle ile tek bir köyü Alevi görmek düşünen ve duyarlılığını yitirmemiş insanlara hayli acı veriyor.

   Elindeki inancın, kültürün korunması kollanması gereken bir değer olduğunu bilmeyen toplumların sonu bu olsa gerek. Erimek ve yok olmak. Sandıklı’daki türbe , yatır ve ziyaret yerlerinin çoğu bizim değerlerimiz. Sandıklı’daki Alevi yerleşim yerlerini tekrar yazma gereği duyuyorum. Hepsi bir mahalle ,bir köy.
Derneklerde , vakıflarda lokallerde, söyleşilerde fantezilere zaman ayıranların kulağını çınlatıyor bu acı çığlık. Alarm , zil ya da düdük şeklinde mi çalmalı her dem? Sandıklı Akdere mahallesinde bir grup Abdal yaşıyor. Yaptıkları iş ağırlıklı olarak çalgıcılık. Eğitim düzeylerinin düşüklüğü, inanç önderi yokluğu dolayısıyla cem yapılamaması geleceğe farklı öğretide bir Abdal kümesi hazırlıyor. Bunun farkında olanlar da var. Yolda araç konuğumuz bir Abdal “Doğru dede doğru yol , Dede yok , yol da yok, yol yoksa gelecek de yok” cümleleri ile bir gerçeğin pankartını kaldırır gibiydi. Alevi kurumlarının çok ama çok ciddi bir çalışma içerisine girmelerine o kadar ihtiyaç var ki bu ihtiyaç öğretiyi geleneksel olarak sürdürenlerin son kuşak olmasından kaynaklanıyor.

   Sandıklı da bir Alevi köyüne düştü yolumuz. (Selcik) Köyü. Selcik Köyü Sandıklı ilçesinin 4 km . doğusunda , 70 haneli ve 300’e yakın nüfuslu. Köy muhtarı şu anda Ali Nayır. Selçikliler geçimlerini ağırlıklı olarak tahıl ekiminden karşılıyorlar. Konuğu olduğumuz Selçikli Ali Özdemir’e göre Selçik Köyü hicri 1113’de kurulmuş. Özdemir Oğuz Boylarından Danişmentli Türkmenlerinden ve Alevi olduklarını söylüyor. Köyde ağırlıklı olarak Danişmentliler yaşamakta imiş. Yaşayan Ali Özdemir’in dedikleri ile Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu’nun dedikleri adeta birbirini doğruluyor. “.....Bir müddet önce Keçiborlu Geyikli (Geyikler) Sanduklu ve Çölâbâd kazalarına tabi 42 sahipsiz köye yerleştirilen Danişmentlü Türkmenleri cemaatlerinden Mevaşiler, Sermayeli, Karalı, Horbendelü(Harbendelü) cemaatları İskanı kabul etmeyerek eşkiyalığa başlamıştır. Kanunsuz hareketlerin önlenerek iskan mahallerine yerleştirilmeleri ve bir miktar nezre bağlanmaları münasip görülerek 1701 yılında Hamid ve Karahisar mutasarrıflığına , Kütahya Mollasına , Denizli, Geyikler, Kamer-i Hamid (Burhaniye) , Urla , Dazkırı, Şeyhlü, Çarşamba, Lazkıye, Uluborlu, Burdur, Homa, Çöl-Abat, Uşak , Baklan, Sandıklı ve Honaz Kadılarına ve Kütahya Mütesellimine hükümler gönderilmiştir.” (1)

   Köyde Selçikliler’in Sarı Dede adını verdiği Sarı Selçuk adını verdikleri bir türbe var. Köy adını Sarı Selçuk Dede’den almış. Köyün orta yerinde asırlık tek minareli eski bir camii var. On yıldır da kadrolu imamlar çalışıyormuş. Köylülerden birkaç kişi Cuma namazına katılıyormuş. Bayram namazlarını ise tüm köylü birlikte kılıyormuş. Muharrem orucunu aksatmadıklarını söyleyen Özdemir, Ramazan orucunu ise tutan olmadığını , cenazeleri kadrolu imamın kaldırdığını söylüyor. Selçik köyünün 4 km kadar batısında Yunus Emre’ye ait bir makam var. Köylüler Selçik Dede’ye her yıl adaklar adayıp kurbanlar kesiyor. Cemlerini yaptırmak üzere Isparta Senirkent Uluğbey kasabasından Veli Baba evlatlarından Dede Hüseyin Keskin geliyormuş. 12 erkanlı olarak yapılan cemlerini zaman zaman farklı ocaklardan gelen dedeler de yönetiyormuş bu güne kadar cemlerini hiç mi hiç aksatmamışlar. Cemlerinde genellikle;

Dün gece dün gece seyran içinde
Cennet bağlarını seyran eyledim
Al kırmızı giymiş huri kızları
Kırması donlarını seyran eyledim

   Diye başlayan Şah Hatayi’ye ait bir nefesle semah dönüyorlar. Kırklar semahına sıra geldiğinde canların tümü semaha kalkıyor. Köyün delikanlılarından olan Metin Özdemir Alevi kitapları okumak istediğini ancak kimsenin kendisine yardımcı olmadığını söylüyor. Selçik köyünde çağırmalı semah adı altında bir semah daha döndüklerini söylüyor delikanlı.
Çağırmalı semahın sözleri şöyle:

Gül ağacı gül ağacı
Açılır ucu açılır ucu
Ev sahibi gelin bacı
Kalksın semah eylesin
Gelsin orta yere niyaz eylesin, niyaz eylesin
Döksün günahını semah eylesin

Kapıya da vardım dopdolu nurdan,
Biz de bunu böyle gördük uludan
Kaldır kollarını çimeni yeşil, çimeni yeşil
Gelmişsin meydana kendini devşir

   Bu semahın sözleri ve ezgisi Armut Ağacı semahının adeta kendisi. Sandıklı da Yunus Emre makamına 100 m uzaklık da Taptuk Emre makamı da bulunmaktadır. Şaşırtacak ama Sandıklı’da ayrıca Yalıncak Sultan Tekkesi , Ali Rumi (Halk Ali Rum diyor) Hacım Sultan Türbesi Uşak Susuz da olduğu gibi burada da Susuz Köyünde imiş. Sandıklı Susuz arası 11 Km imiş. Ayrıca Sandıklı da Ahi locasından Leblebicilerinden piri sayılan Şeyh Hamza adı bir çok şiirde ve halk belleğinde yaşamaktadır. Kendini tasavvufa kaptırmış bir başka Sandıklılı ise Şeyh Safa , tasavvufcu şair Fikri de Sandıklıların hemşehrisi. Sandıklı da tanıdık isim çok: Çölmek Baba, Mürüvvet Baba , Şeyh Müslihaddin, Ali Rumi Baba, Kutsi, Hürmayi(Fermayi Baba) Sarı Baba, Kara Baba(İğdeli Dede), Abid Baba, Er Mehmed-i Veli, Kavak Sultan Baba, Ah-ı Beyazıd, Çomaklı Baba, Helva-i Dede, Cırım Baba,Şeyh İdris Sinan, Hadım Sultan, Karaca Ahmet Baba (Çolhisar Dede) , Yusuf Dede, Sultanlar, Kudum Baba, İsa Dede, Şeyh Sefa, Saltuk Baba, Menteş Baba, Karkın Baba, Ağıl Eli Baba, Şeyh Hamza , Kabuli Baba, Meryem Ana Yatırı, Uyusak Dede, Taceddin Dede, Topal Dede, Aziz Dede, Kumluk Dede, Kuzu Dede, Sarı Dede , Sarı Selçuk Dede (2) gibi isimlerle Bağ kurmak isteyenleri Selçik Köylüleri kapıda karşılayacaklar. Yaşlı bir nine “Oğlum keşke senede bir gelip bir konuşma yapan olsa , bu bize yeterdi” diyor. Bunu bir feryat bir çığlık olarak algılayamazsak Sandıklı’da Selçik Köyünü de unutacağız demektir. 80 yaşlarında Hatice Nine bize nefesler okudu. Görüntüleri kameramda var. Köklü bir kültürün büyüklüğü ile davrandı. Ondan aldığımız güç ile dağları aşıp Şuhut’un Tekke Köyü’ne ulaştık.


ŞUHUT TEKKE KÖYÜ

   Anadolu bu , toprağı kazdığınızda her katmanda farklı bir uygarlığın izini bulursunuz. Aynı toprak , ayrı meyve ağaçları yetiştirdiği , farklı zamanlarda farklı uygarlıklara da beşiklik etmiş Anadolu insanının ince ruhunda tarih boyunca üst üste yığılmış uygarlıkların izi var. Uygarlıklar üst üste yığıldıkça Anadolu insanı da incelmiş , bilgeleşmiş ve büyümüş. O’nun bu büyüklüğünü ilk kez kapısına vardığınıza görüyorsunuz. Sandıklı Şuhut arasındaki Çakmaktepe geçidini geçtik, koca bir dağı indik. Mevsim gereği erikleri elmalar, üzümler yanı başımızda, kirazla vişne göz kırpıyor ye beni diye. Çevre yemyeşil. Belli ki su sıkıntıları yok. Bu güzel dokunun insanları da kendi doğası güzeldir kadar güzeldir diye düşünüyoruz. Daha köyün girişinde 70’ini aşkın , bakımlı , eli yüzü, gözlerinin içi tertemiz bir nine karşılıyor bizi. İlk sözü şu: “Nereden gelip nereye gidiyorsunuz, gurban olduklarım?”

   Biz in miyiz, cin miyiz, ayyaş , uğursuz, hırsız , katil miyiz, niyetimiz iyi mi kötü mü O henüz hiçbir şey bilmese de konuğuz ve iyiyiz. Bizden ancak kötülük gördüğü zaman bir önleme yönelecek. Ancak o zaman bizimle ilgili yargıları değişecek. Kurban olana kurban olunmaz mı? Bu sözü medeniyet lafını bol bol eden ülkelerden hangisinde duyabilirsiniz? Duydunuz mu Gurban olduğum? Rahmetli İsmet Zeki Eyüboğlu :“Kişiyi değer yapan topluma getirdiği aydınlıktır.” Diyordu bir kitabında. Kitap bir inancın , kitap gibi insanlarından alınacak çok şey vardır. Sevgi, dostluk ve paylaşma adına. Biliyorduk ki o toplum - Bilgiyi bir değişmez buyruk niteliğine dönüştürerek toplumu aydınlatmaya kalkışmak yozlaştırmaktır- sözünü Eyüboğlu'ndan çok ama çok 72 millete bir gözle bakınız sözünü bu toplum söylüyor. Onun için gurban olduğum diyen , inceliğin uygarlık beşiği saymadan ninni söylemek olmuyor.

   Şuhut ilçesinin 8 km. güneybatısında ve 65 –70 hane kadar Tekke köyü. Köyde bir tekke var. Adı Sarı Şemsettin Tekkesi. Bir önceki köydeki tekke de Sarı Selçik adına idi. Şuhut Tekke köyünde Sarı Şemsettin’den başka bir de Arap dede dedikleri makam yeri var. Çevre köylüler Tekkelileri Alevi olarak adlandırıyorlar. Isparta Senirkent Veli Baba Ocağına Bağlı olan ve Sandıklı’da oturan Hamza Akgül Dede her yıl gelip cemlerini yaptırıyormuş. Selçik köyü insanı ile Şuhut Tekkeliler tip ve davranış olarak birbirlerine çok benziyorlar. Kahvede ve mahallede canları kameraya alırken gördüm ki; biz aynı inancın mensupları değil akrabayız. Onlar sanki adını bilmediğimiz amcaoğulları.

   Köyde devlet eli ile yapılmış bir camii ve maaşı devlet elinden verilen bir de imam var. İmam birkaç tekkeliyi Cuma namazına çekmiş. Bayram namazına tüm tekkeliler kendiliğinden gidiyorlar. Dede gelse de cemlerini düzenli yapamıyorlarmış. Muharrem orucunu tuttuklarını , ramazan orucunu ise tutmadıklarını söylüyorlar. Horasan’dan gelme Türkmen olduklarını söyleyen Tekkelilerden bazı sülalerin lakapları şöyle: Hanaylar, Manavlar, Güçcügler , Alihocalar(Niğde Sarıatlı’dan gelme) , Kabasakallar. Her yıl ağustos ayının ilk haftasını Sarı Şemsettin adına anma etkinliği düzenliyorlar. O güzelim Tekke Köyü’nün bir kitaplığı bile yok. Çevre köylerle diyaloglarının iyi olduğunu söylüyorlar. Fesat sokan olmazsa Anadolu insanı doğuştan laik demek yerinde olur. Çevrede Kayabelen Kasabası , Güneytepe Köyü, Bozan Köyü, Basar Köyü, Tekke Mahallesi ile Şuhut’un içerisinde dağınık halde Aleviler yaşıyor. Şuhut’un Kayabelen Köyü’nün insanlarını, cem evini görmeye değer. İnanç bilinç ve iyi niyet bir araya gelince neler yapılıyor buraya gelip görmek gerekir. Tekkeliler düzenli gelen bilinçli dedelere ihtiyaç olduğunu yoksa asimilasyonun kapıda olduğunu söylemeden edemediler. Semahların, nefeslerin unutulmaması , sazın susmaması gerek diyorlar. O da Alevi öğretisini bilen ve öğreten inanç önderi ile mümkün. Dernek ya da vakıf sözcüğünün buralarda fazla bir anlamı yok. Bir çoğu Alevi kuruluşlarının olduğunu bile bilmiyor. Tekke’den Hüseyin Üçpınar, İsmail Çiçek koca bir camiinin kuytusuna hapsedilmiş Sarı Şemsettin’in türbesini bize gezdirdikten sonra:

Hâl böyle böyle
Var yâre söyle

Dediler. Dileriz özlemler ,beklentiler, dilekler tüm yüreklerde birleşir hâl güzel olur. Aşk ola...


Kaynaklar
1 Halaçoğlu Yusuf, XVIII. YY’da Osm. İmp. İskan Siy. Ve Aşiretlerin Yer. T.T.K Yay. Ankara 1997 S.46-47
2 Karataş Yalçın , Sevgi Seli Yunus Emre , Sandıklı Bld. Y. 2001 S. 66-67
K.K Afyon Sandıklı Selçik Köyü Hatice Özdemir Ev. 6 Ç . Ev. Kad.
K.K Afyon Sandıklı Selçik Köyü Ali Özdemir 55Y. Ev. 2 Ç. Çiftçi
K.K Afyon Şuhut Tekke Köyü Hüseyin Üçpınar 72 Y. Ev. 4Ç. Em.
K.K Afyon Şuhut Tekke Köyü İsmail Çiçek. 39.Y. Ev. 1Ç. Kahveci

ALİ AKSÜT