27 Mart 2013 Çarşamba

KIRKLAR BİR YERDE DURDULAR


   Alevi inancının temelini oluşturan "Kırklar Meclisi" yani "Kırklar Cemi" Hazreti Muhammed'in miraç yolunda, Kırklara karışarak, orada bulunan canlarla kaynaşmasını aktaran, kimine göre efsane, kimine göre gerçek olan mitolojik bir anlatıdır. Kırklar ifadesi burada, bir bedende vücut bularak, bir araya gelmiş olan bir topluluğu, yol diliyle Güruh-u Naci'yi temsil etmektedir.

   Alevilikte Kırklar kavramı, varoluşun başlangıcını temsil eder. Günümüzde Alevi-Bektaşi inanç sisteminde görülen bir çok ritüel de Kırklar'a dayandırılmaktadır. Kırklar Meclisi, Kırklar Cemi ve  ilk olarak burada dönülen Kırklar Semahı'nın temellerinin bu mitolojik anlatıdan beslendiği bilinmektedir. Kırklara karışmak, kırklara katılmak gibi deyimlerle de Kırklar anlatısı güçlendirilmiştir.


   Kırklar denildiğinde ilk başta erenler ve evliyalar akla gelmektedir. Kırklar ayrıca Alevi inancına mensup olanlara verilen bir isim haline gelmiştir. Alevilerin yoğun olarak bulunduğu bölgelerde Kırklar adını taşıyan ziyaretler ve türbeler sıklıkla yer almaktadır.

   Afyonkarahisar'ın Sandıklı İlçesinde de "Kırklar" adına bir türbe yer almaktadır. Sandıklı'ya kuş bakışı bakan bir tepenin yamacında yer alan bu türbenin bulunduğu mevkiye "Kırklar Kümeleri" adı verilmiştir. Kırklar Türbesi, Sandıklı'nın Ece Mahallesi sınırları içerisinde yer alırken, mahallelerin bölünmesi sonucunda, yeni kurulan Fatih Mahallesi sınırları içerisinde kalmıştır. Oysa "Kırklar Kümeleri" olarak adlandırılan bu yere "Kırklar" adının verilmesi çok daha anlamlı olurdu.

   Kırklar Türbesi'nin en son hali, Abdurrahman Taşkelek tarafından, annesi Safiye Taşkelek anısına yaptırılarak bu şekli almıştır. Türbe yapılmadan önceki durumu ise, üstü ve etrafı açık etrafı duvarla çevrili taş yapı bir yatır şeklindedir. Daha sonra türbenin yanına birde ek yapılmıştır. Burası şimdilerdeyse mescit durumuna getirilmiş vaziyettedir. Sandıklı ve çevresinden Kırklar Türbesi'ne çok sayıda ziyaretçi gelmektedir. Kırklar Türbesinin türbedarlığını Tepekent diyede  bilinen, Kırklar Kümeleri'nde yaşayan Alevi canlarımız yapmaktadır. Türbe bahçe içerisinde etrafı ağaçlık ve yeşillik geniş bir alana sahiptir.

   Türbeye ziyaret için gelenler burada dua ederek, çerağ(mum) yakarak, dileklerde bulunurlar. Bu dileklerde bulunulurken uygulanan şekillerden en göze çarpanı, ziyaretçilerin türbe etrafındaki taşlarla şekiller çizmeleridir. Ziyaretçiler gönüllerinde olanı bu taşlarla toprağın üzerine resmederler. Kimisi ev şekli yapar, bacası tüten bir yuva diler. Kimiside gönlünde olanı, aklından geçeni Kırklar'da diler. Hiç kimsede bu şekillere dokunmaz, bilerek bozmaz. Çünkü bu inançlar bizim zenginliklerimizdir. Gönüldeki dilekler Hak'tan dilenmektedir, Kırkların yüzü suyu hürmetine.

   Kırklar, Güruh-u Naci'dir. Yani temiz toplumu temsil ederler. Kırklar Meclisi'nde bulunanlar, Kırklar Cemi'nde, Kırklar Semahı dönenler, inançlarına ve bu inancın dalları olan türbelerimize ve dergahlarımıza sahip çıkmalıdırlar. Kırklar Türbesi'de bir Alevi dergahıdır. Bizler bu dergaha sahip çıkmalıyız, dergahlarımızı kendi ellerimizle başkalarına teslim etmeden. Kırklar Türbesi'ne sahip çıkması gerekense yine Alevi toplumudur. Kırklar'a hizmet eden canların nefesleride Kırklar Meclisi'nde var olur böylelikle.




Kırklar Türbesi / Sandıklı
Kırklar Türbesi / Sandıklı

Metin ÖZDEMİR






9 Mart 2013 Cumartesi

ERENLER HAK İÇİN OTURMUŞ POSTA

YAŞAYAN HAZİNELERİMİZ: HÜSEYİN KESKİN DEDE


Hüseyin Keskin Dede

   Mürşit eşiğinde, geldiğimiz Hak kapısı, durduğumuz Mansur darında, Hak Muhammet Ali yoluna pir, mürşit, dede eliyle bağlanıp dost gönlüne giren canlara aşk olsun.

   "Bugün ben pirimi gördüm
     Pirin eşiği güldür gül.
     Eğildim yüzümü sürdüm
     Pirin eteği güldür gül."

   Şah Hatayi' nin yukarıdaki güller saçan dizelerinde olduğu gibi inancımızda pirlere karşı sevgi, saygı ve muhabbet öğütlenmektedir.

   Erenler Şahı, Şah-ı Merdan Ali; "İmamet öyle bir şeydir ki gittiği yere ışık ve derman götürür" der. Pir olmak, mürşit-dede olmakta gittiği yerlere bilgiyi ve yol aşkını götürmek demektir.

   Hüseyin Keskin Dede' de Şah-ı Merdan Ali'nin yolunu ve erkanını yürüten yol önderlerimizdendir. Hüseyin Keskin Dede, Seyyid Veli Baba Sultan Ocağı'na bağlı olarak yola hizmet etmeye başlamıştır. Dönemin dergah Mürşidi Halil Özdamar tarafından, dedelik tacı giydirilmiştir.

   Hüseyin Keskin Dede; "Veli Baba Sultan rehberimiz, Hacı Bektaş Veli mürşidimiz" diyerek, Alevi-Bektaşi yolununun serçeşmesi Hacı Bektaş Veli Dergahı'nın Postnişini Veliyettin Hürrem Ulusoy'dan icazetli olarak, Hak-Muhammet-Ali yolunu ve erkanını yürütmeye devam etmektedir.

   Afyonkarahisar'ın Sandıklı İlçesi'ne bağlı Selçik Köyü ve Isparta'nın Senirkent İlçesine bağlı Uluğbey Kasabası başta olmak üzere yurt içi ve yurt dışına bu bölgelerden giden bağlı talipleri bulunmaktadır.

   Hüseyin Keskin Dede, cemlerde dedelik hizmetinin beraberinde Dede-Ozan geleneğinin de temsilcisi olarak zakirlik-aşıklık hizmetini de yürütmektedir. Bilgisini dağıttığı taliplere aynı zamanda sazıyla sözüyle de buyrukları, duvazları, nefesleri aktarmaktadır.

   Hüseyin Keskin Dede, Veli Baba Sultan Ocağı'na bağlı olarak dedelik yapmış olan "Kabak Çiçeği" lakabıyla bilinen Mustafa Keskin'in soyundan, post sahibi, dede soylu bir yol evladıdır.

   "Bildiğimizin alimiyiz, bilmediğimizin talibiyiz" diyerek canlara Alevi-Bektaşi inancının gereklerini ileten Hüseyin Keskin Dede, yurt içi ve yurt dışında da Alevilik konulu çeşitli etkinliklerde bulunmaktadır.

Hüseyin Keskin Dede
Hüseyin Keskin Dede - Dergahta Birlik Toplantısı - Hacıbektaş
Fotoğraf: Ahmet Koçak

   Yaşantımızda, ibadetlerimizde sürekli birlik ve dirlik içerisinde olmanın önemini dile getiren Hüseyin Keskin Dede, sözümüzün de özümüzün de güzel olması gerektiğini, bu güzelliğe de ancak, Hak muhabbetinin yapıldığı, çerağın uyandırıldığı, demlerin sürdürüldüğü cemlerde ulaşılacağını, sözümüzün ve özümüzün birliğinin de ancak yolda birlikle olacağını söylemektedir.

   Gençlerin eğitimi ve Aleviliğin öğretilmesi konusunda Hüseyin Keskin Dede; "Bizler çocuklarımıza bu yolu göstermeliyiz. Cemlerde çocuklarımızı yetiştirmeliyiz. Gençliği olmayan bir görüşün ve düşüncenin yarını olmaz. Gençlerimizi ve çocuklarımızı eğitmeliyiz" demektedir. Kişilerin hatası yolun hatası değildir, diyerek kişilerin yanlışlıklarının yola mâl edilmemesi gerektiğini aktarmaktadır.

   Hüseyin Keskin Dede, yapılan cemler hakkında; "Cemlerimiz insan haklarının, eşitliğin, kadın-erkek eşitliğinin timsalidir. Cemlerimizde ibadetlerimizi ana-bacı, saçlı-taçlı, birlikte yaparız. Bizler yanımızda oturana can gözüyle bakarız. Cemlerimizde makam mevki olmadığı gibi ayağımzı başta, başımız ayaktadır" demektedir.

   Alevilikte dede evrenseldir. Senin deden, benim dedem demek yanlıştır. Bu yolu sürdüren dedelerde, talipleri de bunun farkında olmalıdırlar. Çünkü dede, talibe bir öğretmendir. Her zaman iyiyi, doğruyu, güzeli gösterir.

   "Yol erkan Ali'nindir." Bu yolu sürdüren, hizmet erleri olan pirler, mürşitler, dedeler de Şah-ı Merdan Ali'nin birer temsilcisidir. Alevi-Bektaşi inancını, Hak-Muhammet-Ali yolunu sürerek, bu yolu bu erkanı yaşatan, bugünlere ulaştıran dedelerimizin postları kadim olsun.
   Aşkı Niyazlarımla...


Hüseyin Keskin Dede'den Nefesler ve Duvaz-ı İmam'lar






















Kayıtlar ve Arşiv: Metin Özdemir


Hüseyin Keskin Dede
Hüseyin Keskin Dede - Büyük Alevi Mitingi - İzmir
Fotoğraf: İsmail Karamanav

Metin ÖZDEMİR

3 Mart 2013 Pazar

KAYBOLAN ALEVİ YERLEŞİMLERİ - SARICIK

Kaybolan Alevi Yerleşimleri / Sarıcık Köyü
   
   Sandıklı yöresi, Alevilik inancının geçmişten bugüne yoğun olarak yaşatıldığı ve dergahların çok fazla sayıda olduğu yerler arasındadır. Yalnız günümüzde bu dergahlardan pek azı işlevini yerine getirmektedir. Geçmişte çok daha fazla yerleşim alanında Alevilik sürdürülürken, şimdi bu sayı "üç can, bir cem" olacak kadar azalmıştır. Sayıları azda olsa, bu kültürü sürdüren, inancı sıcak tutan insanları, içinde barındıran köyler, yerleşim yerleri olmakla beraber eskiden yerleşim alanı olan yalnız günümüzde kaybolmuş, taş üstünde taş kalmamış köyler, yerleşim yerleri de vardır.

   Afyonkarahisar'ın Sandıklı ilçesi sınırları içerisinde yer alan, özellikle Selçik Köyü'nün yerleşim alanına daha yakın olan Sarıcık ve Mastanini adlarıyla bilinen eski köylerde günümüzde yerleşim yoktur. Selçik Köyü civarındaki eski köylerden Sarıcık; Karadeli mevkisinde, Mastanini; Soğancı mevkisinde bugünkü bilinen mevki adlarıyla bilinmektedir. Sarıcık ve Mastanini bugün Selçik Köyü ve civarında birer mevki isimleri olarak bilinse de geçmişte buralarda ayrı ayrı köyler, o toprakların üzerinde yaşayan insanlar vardı. Her birinin farklı yaşamları, birlikte oluşturdukları değerleri, kültürleri ve yaşattıkları inançları vardı.

   Sarıcık Köyü; Saracık, Sarıcaköy, adlarıyla geçmişte Sandıklı köyleri arasında yer alan fakat günümüzde yerleşim yeri olmayan dağılmış, kaybolmuş bir köyümüzdür. Günümüzde Sarıcık, Selçik ve Bekteş köyleri arasında yer alan Karadeli mevkisinde bulunmaktadır. Sarıcıkta bulunan bir çok mağara ve buranın geçmişte yerleşim alanı olduğunu gösteren temel ve yapı izleri görülmektedir.

   Sarıcık'ta, Gelincik Ana ve Babadağlar diye bilinen erenlerin yatırlarının bulunduğu mekanlarda vardır. Bu yatırlar halen günümüzde inanç açısından varlıklarını sürdürmektedirler. Anadolu Alevi inancında yer alan çerağ yakma gibi önemli simgeler, belirli günlerde bu yatırlarda uygulanmaktadır.

   Sarıcık Köyü'nün dağılmasıyla birlikte burada yaşayanların bir bölümü Selçik Köyü'ne göç ederek yerleşmişlerdir. Bu sülalelerden bazıları; Gocahasanlar, Mollalar, Uzunalılar'dır. Sarıcıklıların diğer bir bölümü de Bekteş Köyü'nün alt tarafına yerleşmişlerdir.

   Alevi inançlı olan Sarıcıklılar, göç ettikleri yerlerde, Selçik Köyü'nde yaşayan insanlarında Alevi olmaları sebebiyle inançlarını sürdürebilmişlerdir. Diğer yerleşimlere göç edenler ise yaşamlarında kültürlerinden izler barındırsalar da zamanla farklı inançlara bürünmüşlerdir.

   Sarıcık,  geçmişte ortalama olarak 30-40 haneli bir Alevi köyüdür. Sarıcıklılar sürekli Selçiklilerle irtibat halinde olmuşlardır. Sarıcıklıların da yine aynı Selçikliler gibi mürşitleri-dedeleri Isparta'dan yani Uluğbey'den Veli Baba Sultan ocağındandır. Cem yürüten dedeler aynı dergahtandır. Her iki köyün canları birbirlerinin cemlerine katılarak, birlikte ibadet ederlermiş.

Kaybolan Alevi Yerleşimleri / Sarıcık Köyü
Kaybolan Alevi Yerleşimleri / Sarıcık Köyü

   "Söylencelerle tarih yazılmaz. Fakat tarih içerisinde söylencelere yer verilir." düşüncesiyle bizde Sarıcık Köyü'nün dağılması hakkındaki anlatılan söylencelere yer vereceğiz.

   Yaklaşık 150 yıl öncesinde Sandıklı civarındaki Sarıcık Köyü'nde "Koca Kofalak" namıyla anılan bir efe -eşkiya- varmış. Sarıcık'ta yine cemler yapılmış, demler sürülmüş ve köye o yıl taliplerini görgüden geçirmek, cemler yürütmek için gelmiş olan dedenin köyden ayrılma vakti gelmiş. Sarıcık'tan Denizli-Çal bölgesine, oradan da Senirkent-Uluğbey'e dönecek olan dedeye eşlik etmek için dedenin yanına Koca Kofalak katılmış.

   Köyden uzaklaştıktan sonra niyetini açığa vuran Koca Kofalak, dedeye kötülük etmek ister. Dedenin varı yoğu ne varsa alarak, canına kıymak niyetindedir. Koca Kofalak, artık ikrarından dönmüş, yola kör bakmaktadır. Yoldayken yola, mürşit yanındayken mürşide inkar gelen Koca Kofalak, önünde merkebin üstünde giden dedeye tüfeğini doğrultarak, dedeyi öldürmek ister. Tüfeği doğrulttuğunda mürşit, Koca Kofalak'ın gözünün önünde bir kuş olup havalanır, uçar gider. Buna hayli şaşıran Koca Kofalak tüfeğini indirir. Bakar ki dede yine yolda gitmektedir. Yine tüfeğini dedeye yönelttiğinde, aynı olay yine tekrerlanır. Koca Kofalak bu yaşadığı hayal mi, gerçek mi ayırt edemediği duruma dahada şaşırmıştır.

   Mürşidinin arkasında canını alamaya çalışan talibinin durumu dedeye malum olur. Dede, Koca Kofalak'a şöyle seslenir. "Gel evlat, senin ateşin bizi yakmaz." diyerek yanına çağırır. Dedenin bu olgunluğu karşısında Koca Kofalak daha da küçülür.

   Dedeyle, Koca Kofalak varacakları yere kadar birlikte giderler. Dede orada Koca Kofalak'ın üstüne yeni kıyafetler giydirerek geri gönderir ve şöyle der. "Köyüne var, ilk gün gez, ikincisi gün hasta ol, üçüncü gün mürd ol (öl) ben varana kadarda o köyde taş üstünde taş kalmasın."

   Ertesi sene yine dede talipleri görgüden geçirmek için bölgeye geldiğinde, köyün yerinde yeller esmektedir. Herkes yerini yurdunu bırakmış gitmiş, taş üstünde taş kalmamıştır.

   Bu söylencede de anlatıldığı gibi, geçmişte yolu inkar edenler olmuştur. Bugünde yola sahip çıkmayanlar, dedeye-mürşide kör bakanlar vardır. Alevi toplumunun günümüzde kendi özünü dara çekerek, geçmişte yaşananlardan pay çıkarması gerekmektedir. Çünkü kişilerin hatası, yolun hatası değildir. Yola sahip çıkmak, yolu doğru sürerek olur. Bu inancı da yalnız bir pire bağlanarak, bir mürşit eşiğinde el etek tutarak, Hak Muhammed Ali aşkına hizmet ederek sürdürebiliriz.


Kaybolan Alevi Yerleşimleri / Sarıcık KöyüKaybolan Alevi Yerleşimleri / Sarıcık Köyü

Metin ÖZDEMİR