3 Mart 2024 Pazar

YİNE NE BUYURMUŞ HAM SOFTA

Yine Ne Buyurmuş Ham Softa / Metin Özdemir

Telli sazdır bunun adı,
Ne ayet dinler ne kadı,
Bunu çalan anlar kendi,
Şeytan bunun neresinde?

    Geredeli Âşık Dertli böyle başlamış sözlerine binsekizyüzlü yıllarda. Kendinden önceki ve kendi çağındaki birçok ozan gibi oda ham softalarla mücadele etmiş sazıyla, sözüyle…

    Tabi ki çağlar boyunca bitip tükenmemiş ham softaların sazımıza, sözümüze dil uzatması ve günümüze kadar sürüp gelmiş. Geçen zaman içerisinde, bir gazetenin köşesinde; bazı müzik aletlerini evlerde bulundurmanın, çalmanın, alıp satmanın günah olduğuna dair yazılar yayınlandı. Öncesinde de yine müziğe dair fikirlerini beyan ederken bazı müzik aletlerini çalmanın ve dinlemenin “haram” olduğunu yazdılar.

    Bu insanlar hiç Karacaoğlan gibi sevdalanıp, Veysel gibi toprağa âşık olmuşlar mıdır?

    Seksenli yıllardan sonra özellikle Muhabbet serisi ile farklı bir boyuta ulaşan Alevi müziğimiz Arif Sağ, Musa Eroğlu, Muhlis Akarsu, Yavuz Top ve daha nice sanatçılarımızın büyük katkılarıyla bugünlere ulaşmıştır.

    Deyişlerini, nefeslerini okuduğumuz ulu ozanlarımız bu uğurda bedel ödeyerek idam sehpalarında canlarını vermişler. Fetvalara boyun eğmemiş sazını elinden, sözünü dilinden bırakmamışlar. Ucunda ölüm olduğunu bile bile “Şah” demiş geri dönmemişler. Yakın tarihte ise onların türkülerini söyleyenler, adlarını ananlar kovuşturmalara maruz kalmış, hapis yatmak zorunda kalmışlardır.

    Acaba bunca çileyi çeken insanların elinden düşürmediği çalgılar hakkında yazıp çizen, böyle düşünen kişiler hiç Muhabbet’ten bir deyiş dinlemişler midir? Bu dünyada bir Âşık Mahzuni Şerif türküsü dinleyen insanın hiç bunları söylemeye mecali kalır mı?

Yine Ne Buyurmuş Ham Softa / Metin Özdemir

    Bizlere ne mutlu günümüzde Dertli Divani gibi değerlerimiz Mektebi İrfan Muhabbetleriyle âşıklık, ozanlık geleneğini sürdürmeye çalışıyorlar. Ne mutlu ki Erdal Erzincan gibi değerli sanatçılarımız Gezici Bağlama Atölyesi ile çocuklara, gençlere müziği ve bağlamayı sevdirmeye, bu kültürü onlara aktarmaya çalışıyorlar. Anadolu’nun birçok yerinde yeter ki bizim çocuklarımız bağlama çalmayı öğrensin, türkülerimizi söylesin diye emek veren nice gizli kahramanımız var.

    Bizim türkülerimizin içinde umut olur, sevda olur. Çünkü her türküyü çalmaz bizim telimiz. Zalime boyun eğmeyenlerin elindedir sazımız. Ne derse desinler. Bizim türkülerimiz susmayacak. Bağlamamız ellerden hiç düşmeyecektir.

    Ham softalara en güzel cevabı ozanların kelamı verir. Yine Dertli’nin aynı şiirinden bir dörtlükle bitirelim sözümüzü…

İçinde mi, dışında mı,
Burgusunun başında mı,
Göğsünün nakışında mı,
Şeytan bunun neresinde?

Metin ÖZDEMİR


Kaleme Alındığı Tarih: 12 Aralık 2019

Metin Özdemir / Bir Gerçeğin İzinden... metinozdemir87.blogspot.com @metinozdemir87

3 Şubat 2024 Cumartesi

AYNI TOPRAĞA BASIYORUZ

Aynı Toprağa Basıyoruz / Metin Özdemir

    Kimilerine göre “Çıktık Horasan’dan sökün eyledik.” Kimilerine göre ise zaten hep bu topraklardaydık. Neredeydik, nereden geldik her ne olursa olsun. Bugün bu coğrafya üzerindeysek, yaşıyorsak… Bastığımız toprağa bizim diyorsak, “adlarımızı verdiysek dağlara, ovalara, ulu sulara…” buralıyız. İşte tamda buradayız.

    Binlerce yıldır egemenlerin çıkar siyaseti halkları, inançları, kültürleri, birbirine kırdırmayı maalesef başarmış. Bugünde aynı toprakları yurt edinmiş insanlar yine benzer sebeplerle birbirine düşman ediliyor. Tarihsel süreçte yaşanan olaylar farklı zamanlarda, farklı mekânlarda hep zuhur ediyor.

    Biz bu yarayı Maraş’tan tanıyoruz. Çorum’dan biliyoruz biz bu acıları… Yüreklerimiz Sivas’ın narında yanıyor halen… Dokundukça sızlıyor kabuklaşan yaralarımız. İnsan, yüreğine düşen acıyı unutmaz çünkü. Hele de Kerbelâ’dan bugüne mazlumun yasını tutan bir toplumun acılarını sağaltmak kolay değildir.

    Duyduğumuz her olayda sanki kendimiz yaşamışçasına yüreğimiz titrer hep. Nerede yüreği incinen bir can duysak oralı olur yüreğimiz. Canların yüreği orada atmaya başlar. Yüzlerce yıldır ezilmiştir yüreği. Kendisinden başka herkesin acısını acısı bilir çünkü.

Aynı Toprağa Basıyoruz / Metin Özdemir

    Gün geçmiyor ki yine can ellerinden bir haber gelmesin. En son İzmir Gaziemir’de yaşanan olayda canlarımızın evinin işaretlenmesi sonucu dünyanın dört bir yanındaki Alevilerin yürekleri yine hep birlikte sızlamıştı. Duvardaki o işaret yine Maraş’ı, Çorum’u, Sivas’ı, zulmü, kıyımı, yok sayılmayı, yok edilmeyi hatırlattı. Bunun üzerine cümle canlar seslerini duyurmaya çalıştı. Bir olmaya, birlik olmaya davet etti herkesi. Buradayız… Bizi de işaretleyin, bizde Aleviyiz! diyen canlarımıza komşularımızda katılarak bize destek oldular. Dosttan gelen güzel dayanışma duygularıydı bunlar.

    Farklı yörelerde buna benzer olaylar belli zaman aralıklarıyla yaşanıyor. Bunun toplumsal ve hukuki boyutlarıyla ilgilenmesi gerekenler, herkese eşit yurttaşlık hakkı sağlamak zorunda olan yöneticilerdir. Asıl mesele ise bu noktadan sonra başlıyor. Yaşanan olayların faillerinin bulunması ve kanunlar çerçevesinde mutlaka gerekenin yapılması lazım. Peki bu tip olayları engellemek, önüne geçmek için sadece yasal işlem başlatmak yeterli olacak mıdır?

    Anadolu bozkırında halen Hacı Bektaş Veli’nin, Yunus Emre’nin ayak izlerinin olduğu bu topraklarda, bu çağda bunların olması binlerce yıllık kültürün, felsefenin anlaşılamamış olmasındandır. Uygarlıklara ev sahipliği yapmış bu coğrafyada yaşanan bu tür olaylar insanlık açısından utanç vericidir. Kindar bir neslin yetişmesinin önüne geçmek için eğitimle, öğretimle elden gelenin fazlası yapılarak her şekilde engel olunmalıdır. Hünkâr’ın dediği gibi; ancak kadınları okutursak bunların önüne geçebiliriz. Bilimle ilerlersek ancak yüzümüzü aydınlığa çevirebiliriz.

    Bu durumda bizlerin payına düşen ise her zamankinden daha fazla birbirimize sahip çıkarak dayanışma içinde olmaktır. Yunus’un “bölünürsek yok oluruz…” sözü hep aklımızın bir köşesinde durmalı. Çünkü bizim felsefemizde kırgınlıklara, küslüklere yer yok. Ne zaman hırslarımıza yenik düşersek işte o zaman kaybederiz. Ulularımızın “Bir olalım, iri olalım, diri olalım…” sözleri bugünler için var. Nerede olursak olalım taşıdığımız misyonun, bağlandığımız yolun kıymetini bilelim. Bu yola layık olalım.

    Dostun gülüyle yaralanmadıktan gayrı, şu ellerin taşı hiç bize değmez.

    Aşk ile…

Metin ÖZDEMİR

Aynı Toprağa Basıyoruz / Metin Özdemir

Kaleme Alındığı Tarih:4 Aralık 2019

Metin Özdemir / Bir Gerçeğin İzinden... metinozdemir87.blogspot.com @metinozdemir87

3 Ocak 2024 Çarşamba

BUGÜNÜ DEĞİL GELECEĞİ DÜŞÜNELİM

Bugünü Değil Geleceği Düşünelim / Metin Özdemir

    Can ile başlar her sözümüz, dilimizde hep can vardır. Yüreğimizde taşıdığımız dostlarla hep can diye başlar muhabbetimiz. Can, insandır gözümüzde. Kadını, erkeği sormaz ne dilimiz ne kültürümüz nede inancımız.

    Candır yoldaki, yolumuza düşen candır. Yolumuz canlıdır sığmaz kalıplara, şekle girmez. Bu yüzdendir belki bizimde ele avuca sığmayışımız, isyanımız, susmayışımız, boyun eğmeyişimiz. Sığmaz çünkü bu yol mekânlara, mabetlere… Canların gönlündedir, aşığın dilinde, ozanın telindedir. Canlar sazıyla, sözüyle, nefesiyle canlı tutar bu yolu. İşte bu yüzden denir yolumuz canların yolu diye.

    Ozanların bin bir kelamla söylediği, hakikat sırlarıyla dolu, eşiğine gelenin yüreğini aşkla dolduran bu yolun zaman zaman sadece mekânlara, salonlara sığdırılmaya çalışıldığı görülüyor. Geçmişten günümüze nice zorluklarla yaşatılarak gelen, her dönemde canlı tutulmaya çalışılan yolumuz şekle, kalıplara sokulmaya çalışılıyor. En büyük zararı da bize yine kendimiz veriyoruz maalesef...

    Toplumumuzun ve demokratik kitle örgütlerimizin onlarca yıldır dillendirdiği, mücadele ettiği konuların en başında cemevlerimize yasal statü verilmesi gerektiği gelmektedir. Cemevlerimiz bugün bir çok kurum eliyle yapılıyor, yönetiliyor olsa da halen kanunlar çerçevesinde kabul edilmiş durumda değildir. Bu mücadeleyi sürdürmek ve kazanmak toplumumuzun her ferdinin mutlak çabası olmalıdır. Bunu kazanmak demek sadece varlığımızı kabul ettirmek demek değildir. Mücadelemizi geleceğe taşımak için bizde varız diyebilmektir. Bu sadece Alevilerin değil insan haklarına saygılı, hak ve özgürlüklere inanmış tüm toplum kesimlerinin kaygısı olmalıdır aslında. Ne olursa olsun toplumumuz ve demokratik kitle örgütlerimiz bu hak ve özgürlük mücadelesinde sağlam adımlar atmaktan geri durmamalıdır.

Bugünü Değil Geleceği Düşünelim / Metin Özdemir

    Alevi-Bektaşi-Kızılbaş toplumu yüzlerce yıldır bu topraklarda yaşıyor. Dergâhlarında, meydan evlerinde, cemevlerinde ve çoğunlukla kendi hanelerinde inancını sürdürüyor. Yolunu, süreğini canlı tutmaya bir sonraki kuşağa bozulmadan aktarmaya çalışıyor. Günümüz şartlarında kentleşen Aleviliğin getirdiği ihtiyaçlar doğrultusunda artık her kentte cemevlerimiz var. Bu inanç merkezlerimizin içini felsefemizle, kültürümüzle, insanlığımızla, sevgimizle doldurduğumuz müddetçe yolumuzda canlı kalır, yolcuda bu yoldan kalmaz…

    Semahlarımızla, deyişlerimizle, bağlamamızla bu yol nasıl ki gençlere öğretilmeye çalışılıyorsa cemevlerimizde de çocuklarımıza, gençlerimize fırsat verilerek onların önü açılmalıdır.

    Geçtiğimiz günlerde bir etkinlik için cemevine gideceğimizi konuşurken, bunu duyan altı yaşındaki oğlumuzun gözlerinin içi gülerek “köye mi gidiyoruz?” demesi bizi hem sevindirdi hem de düşündürdü. Köyde kaldığımız yaz aylarında genellikle köyler daha kalabalıktır. İnsanlar daha çok yazın bir araya geldiği için o zamanlar köyler daha coşkulu olur. Bu duruma bununda etkisi vardır. Ama çocuk yüreğiyle umarsız bir şekilde, cemevinin ona köyü hatırlatması belki de içtenliği, samimiyeti oradaki ortamda görmesinden kaynaklıdır.

    Belki artık çok geç bazı şeyler için, atalarımızın o köy ortamlarındaki yaşantılarını, duygularını hiç birimiz artık yaşayamayacağız. Hiçbir kentte o eskiden köylerde olan yolu, süreği doğal bir şekilde yaşatamayacağız ama hiç olmazsa o samimiyeti, içtenliği yaşatalım. Bize o gülen gözleriyle bakan çocukları bu toprakların kadim inancından, öz kültüründen uzaklaştırmayalım. Bugün altımızda oturduğumuz koltuğu, postu değil hep birlikte yarına ne bırakabileceğimizi düşünelim.

Metin ÖZDEMİR

Bugünü Değil Geleceği Düşünelim / Metin Özdemir

Kaleme Alındığı Tarihi: 28 Kasım 2019

Metin Özdemir / Bir Gerçeğin İzinden... metinozdemir87.blogspot.com @metinozdemir87

13 Temmuz 2021 Salı

BURUNÖREN KUM OCAKLARINA DİRENİYOR

BURUNÖREN KUM OCAKLARINA DİRENİYOR / METİN ÖZDEMİR

    Kızılırmak'ın geçtiği yerleşim yerlerinden birisi de Kayseri'nin Sarıoğlan ilçesine bağlı Burunören Köyü'dür. Burunören köylüleri yıllardır hem köylerine, hem doğaya, hem de Kızılırmak'a sahip çıkmak için mücadele veriyorlar.

    Burunörenliler, köy muhtarlığı ve köy dernekleri aracılığıyla yasal yollara başvurarak köylerinin yanı başında kurulu bulunan kum ocaklarının faaliyetlerinin sonlandırılması için çaba harcıyorlar. Kum ocağının kaldırılması için yasal yollara başvurmalarının yanı sıra internet ve sosyal medya kanalları üzerinden imza kampanyaları ve dayanışma çağrıları yapıyorlar.

    Burunörenliler seslerinin yetkililere duyurabilmek için son olarak da köylerinde bir dayanışma etkinliği düzenlemeye karar verdiler. Çok sayıda müzisyen, sanatçı, gazeteci ve yazar topluluğunun katılımıyla düzenleyecekleri etkinlikte köylerinin yanı başında kurulu olan kum ocaklarının kaldırılması çağrısını yineleyecekler.

    23 Temmuz 2021 Cuma günü, Kayseri'nin Sarıoğlan ilçesine bağlı Burunören Mahallesi'nde yapılacak olan etkinliğe; Zülfikar İrencin, Serpil Efe, Gökhan Kılıç, Ali Rıza Gültekin, Murat Pala, Ali Aksüt, Av. Niyazi Ünalmış, Zafer Akkaş, Adem Kaya, Rıza Aydın, Recai Aksu, Reyhan Pala gibi çok sayıda isim katılacak. "Burunören Kum Ocaklarına Direniyor" etkinliğinde doğaya, insan sağlığına ve tarihine sahip çıktıklarının vurgusu yapılacak.

    Organizasyonu düzenleyen Burunören Kültür ve Dayanışma Derneği Başkanı Mahmut Graf Doğan; "Tüm halkımızı, sivil toplum örgütlerini, doğa severleri etkinliğimize katılarak dayanışma göstermelerini ve destek vermelerini rica ediyorum." diyerek dayanışma çağrısında bulundu.

Metin ÖZDEMİR

31 Aralık 2020 Perşembe

BABAMA

Babama / Metin Özdemir

Babama…

Canımı, yoldaşımı, arkadaşımı kaybettim... Zamansız bırakıp gitti bizleri. Daha birlikte yapacağımız çok şey vardı. Söylenecek sözümüz, yaşanacak anılarımız, umutlarımız, hayallerimiz hep yarıda kaldı.

Hiç beklemediğimiz bir anda bizi yokluğuyla baş başa bırakıp gitti. Yokluğunu, acısını, onsuzluğu her anımızda yaşamak kaldı bize. Anılarıyla, sözleriyle, gülüşüyle, sıcaklığıyla gözümüzün önünde, yanı başımızda, yüreğimizde duruyor. Hep duracak en saklı, en güzel yerimizde…

Yaşam hiç beklemediği anda nelerle karşılaştırıyor, hiç beklemediği anda neleri alıp götürüyor insandan. Bizde koca çınarımızı, babamızı yitirdik daha ona doyamadan. Ve yeri doldurulamayacak derin izler bırakıp gitti bizde.

Elbette herkes için zordur bir büyüğünü yitirmek. Bu acıyı bizden çok önce, daha erkenden yaşayanlarda var mutlaka. Ama her ateş kendi düştüğü yeri yakıyor. O kor insanın yüreğine düşüyor. Ocakta yanan ateş sanki insanın ciğerinde yanıyor. Âdeta hiç sönmeyecekmişçesine...  Kollarımı omuz başlarından kesilmiş gibi hissediyorum yokluğunda.

Biz hepimiz birer eşimizi, babamızı, dedemizi kısacası her şeyimizi kaybettik. O bizim için her şeydi. Çünkü atamız bizi hiç incitmedi, hiç kırmadı. Belki bizim onu kırdığımız, incittiğimiz olmuştur ama o bizi asla üzmedi. O hep bizim iyi olmamızı isterdi. Bizde hep ‘iyi’ olmaya, ona layık olmaya çalışacağız.

Her gün dilimizde, yüreğimizdesin babam. Keşke sesini duyabilsek, bir kez yüzünü görebilsek. Arasak, telefonumuzu açsan keşke yine... Derdimizi anlatsak, halini hatırını sorsak. "Ben varım, yanınızdayım" desen yine keşke. Başımızı biraz daha kaldırsak yukarı. Sırtımızı biraz daha yaslasak dağlarına. Hepimiz seni çok özlüyoruz baba…

“Daha çok işimiz var.” diyordun, ama bu erken gidişin hiç olmadı babam. Yerin asla dolmaz bunu hepimiz biliyoruz. Ama senin de gözün arkada kalmasın. Biz varız, bizde ömrümüz yettiğince birbirimize hep omuz vereceğiz. Hep söylediğin gibi; “Namerde değil, merde dahi muhtaç olmayacağız.” Senden öğrendik biz acılara, zorluklara göğüs germesini.

Söylenecek, anlatılacak, yazılacak o kadar çok şey var ki neresinden başlasam, nasıl anlatsam, nasıl bitirsem bilmiyorum. Ama şunu çok iyi biliyorum. Biz seni hep güzelliklerle anıyoruz. Senin de güzellikler içinde olduğunu biliyoruz. Bizi bir yerlerden gördüğünü biliyoruz. Elinin hep omzumuzda olduğunu, sırtımıza dokunduğunu, saçımızı okşadığını biliyoruz. Sen hep rahat uyu babam…


Çağırdığın erenlerin himmetiyle…


“Kul Himmet’im oldu tamam,

 İşte geldi ahir zaman,

 Yardımcımız Oniki İmam,

 Ten toprağa aktı gitti.”


Babama / Metin Özdemir

Nereden bilecektim ki, birlikte çekindiğimiz son fotoğraf olacağını...


Metin Süleyman Özdemir
30.12.2020

31 Aralık 2019 Salı

MARAŞ'TA KATLEDİLEN CANLAR ANTALYA'DA ANILDI

MARAŞ'TA KATLEDİLEN CANLAR ANTALYA'DA ANILDI / Haber: Metin Özdemir

   19-26 Aralık 1978 tarihleri arasında Maraş ‘ta yaşanan katliam sırasında yaşamını yitiren canlar 41. yıldönümünde Antalya’da anıldı. Konuksever Cemevi önünde toplanan Alevi kurum temsilcileri, üyeleri ve vatandaşların katılımıyla bir basın açıklaması gerçekleştirildi.

   Antalya Alevi Bileşenleri’nden Hacıbektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı Antalya Şubesi, Alevi Kültür Dernekleri Antalya Şubesi, Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Antalya Şubesi ve Antalya Abdal Musa Kültür ve Tanıtma Derneği’nin çağrısıyla bir araya gelen canlar Maraş ‘ta yapılan katliamı 41. yıl dönümünde Antalya’dan lanetlediler.

MARAŞ'TA KATLEDİLEN CANLAR ANTALYA'DA ANILDI / Haber: Metin Özdemir

“TÜRKİYE CUMHURİYETİ, ALEVİLERİ ULUSAL GÜVENLİK TEHDİDİ OLARAK GÖRÜYOR”

   Antalya Alevi Bileşenleri adına Hacıbektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı Antalya Şubesi Başkanı Nurettin Erdoğan yaptığı basın açıklamasında şu ifadelere yer verdi:

   “Türkiye Cumhuriyeti, ulus devlet inşa sürecini Türklük ve Sünni Hanefi Müslüman din anlayışı çerçevesinde şekillendirirken Alevileri bir ulusal güvenlik tehdidi olarak görmüş ve görmeye devam etmektedir. Bu anlayışla 19-26 Aralık 1978’de Maraş ‘ta belleğimize yerleştirdiği yakın tarihin en acımasız en vahşi katliamlarından birisini “Allah adına savaşa” diyerek organize etmiştir. Resmi verilere göre 150-200, resmi olmayan verilere göre ise 500 Alevinin öldürüldüğü olayda Alevilere ait yaklaşık 200 ev ve 100 işyeri yakılmış, yağmalanmış ve tahrip edilmiştir.

MARAŞ'TA KATLEDİLEN CANLAR ANTALYA'DA ANILDI / Haber: Metin Özdemir

“SİYASAL DEĞİL TOPLUMSAL BARIŞI SAVUNUYORUZ”

   Önemli bir diğer nokta ise Maraş’ta yaşayan çok sayıda Alevi, malını mülkünü acilen ve çok ucuza elden çıkararak kentten ayrılmak zorunda kalmıştır. 23 yıl süren yargılama sonucunda 22 kişi idam, 7 kişi müebbet hapis, 321 kişide 1 ile 24 yıl arasında hapis cezasına çarptırılmıştır. Katliamda önemli sorumlukları olan 68 kişiye yargılamak için ulaşmak bile mümkün olmamıştır. Ancak Sıkıyönetim Mahkemesinin kararı Yargıtay tarafından bozulmuş, yeniden yapılan yargılama sonucunda idam cezaları uygulanmadığı gibi sorumlular milletvekili olarak meclise girmişlerdir. Üstelik mağdurların üç avukatı Ceyhun Can 10 Eylül 1979’da, Halil Sıtkı Güllüoğlu ise 3 Şubat 1980’de ve Ahmet Albay 3 Mayıs 1980’de öldürülmüştür.

   Günümüz koşullarında bir ülkenin demokratik olup olmadığının en temel ölçütlerinden birisi geçmişi ile yüzleşip yüzleşmediğidir. Kerbela’dan Sivas’a kadar uzanan süreçte belleğimizi katliamlarla inşa etmeyi devlet politikası olarak kabullenen iktidarların bugüne kadar hiçbir şekilde geçmişle hesaplaşmaması gerçek katilleri bulamaması ve özensiz bir şekilde unutturmaya çalışması Alevi toplumunu derinden yaralamış, devlete güvensizliğini arttırmış ve tetikte beklemesine sebep olmuştur.

   Biz Alevilerin talep ettiği tek şey yaşadığımız tüm katliamların soruşturulması ve aydınlatılmasıdır. Sorumluluğu olan herkes katliamlarla yüzleşmeli ve elini taşın altına koyarak toplumsal barışa katkı sunmalıdır. Tekçi anlayışı değil, çeşitliliği savunuyoruz. Bunu Alevi olduğumuz için değil yurttaş olduğumuz için istiyoruz. Siyasal değil, toplumsal barışı savunuyoruz.” diye konuştu.

MARAŞ'TA KATLEDİLEN CANLAR ANTALYA'DA ANILDI / Haber: Metin Özdemir

“GEÇMİŞİNİZLE YÜZLEŞMEDİĞİNİZ SÜRECE, GELECEĞİNİZLE İLGİLİ UMUT BESLEYEMEZSİNİZ”

   Basın açıklamasının ardından cem evinin konferans salonunda Maraş Katliamı ile ilgili sunum ve gösterim yapıldı. Maraş’ta katledilen canlar aşkına çerağlar uyandırılarak, Dede Kenan Akbaba tarafından gülbenk okundu. Araştırmacı-Yazar Ali Aksüt’ün yaptığı söyleşinin ardından cemevi gençlerinden oluşan müzik topluluğu bir dinleti sundu. Katılımcılara “Geçmişinizle yüzleşmediğiniz sürece, geleceğinizle ilgili umut besleyemezsiniz.” ve “Örgütlü toplumları hiçbir kuvvet yenemez.” sözleriyle toplumsal olaylara duyarlı olmanın gerekliliğine yönelik mesajlar verildi.

Haber: Metin Özdemir

https://www.biryol.com.tr/5702/maras-ta-katledilen-canlar-antalyada-anildi/

22 Aralık 2019 Pazar

'AŞIKÇA DERGİSİ' YAYIN HAYATINA BAŞLADI

'AŞIKÇA DERGİSİ' YAYIN HAYATINA BAŞLADI / Haber: Metin Özdemir

   Aşıkça Kültür ve Sanat Dergisi, bu ay çıkan ilk sayısıyla okuyucularına merhaba dedi.

   İlk sayısında “Veysel Baba; uzun ince bir yolda… Doğumunun 125. yılından sonsuzluğa…” başlığıyla çıkan Aşıkça Kültür ve Sanat Dergisi aylık olarak yayınlanacak. Geçmişteki halk aşıkları ve halk ozanlarının eserlerinin olduğu dergide günümüz ozanlarının eserleri de yer alıyor. Halk kültürü alanında çalışmaları bulunan çok sayıda halk bilimci, akademisyen, edebiyatçı, yazar, şair, ozan ve sanatçı dergiye yazılarıyla ve eserleriyle katkı sunacaklar.

'AŞIKÇA DERGİSİ' YAYIN HAYATINA BAŞLADI / Haber: Metin Özdemir

OZANLIK VE AŞIKLIK ALANINDA BÜYÜK BİR BOŞLUĞU DOLDURMASI BEKLENİYOR

Derginin Kurucusu ve Yazı İşleri Müdürü Ahmet Hüseyin Gürbüz, Genel Yayın Yönetmeni ise Hasan Kaplani. Aşıkça Dergisi’nin Yayın Kurulu; Prof. Dr. Hayrettin İvgin, Metin Turan, Songül Dündar, Süleyman Özerol, Kamber Nar, Bahattin Turan’dan oluşuyor. Danışma Kurulu’nda ise Selahattin Dündar, Atila Güvenç ve Halil Gürkan yer alıyor.

Derginin yetkilileri; halk kültürü, ozanlık ve aşıklık alanında büyük bir boşluğu doldurması beklenen derginin uzun soluklu olabilmesi için dergiye abone olarak destek olunması çağrısında bulunuyorlar.

Haber: Metin Özdemir

https://www.biryol.com.tr/5651/asikca-dergisi-yayin-hayatina-basladi/