3 Mart 2024 Pazar
YİNE NE BUYURMUŞ HAM SOFTA
3 Şubat 2024 Cumartesi
AYNI TOPRAĞA BASIYORUZ
3 Ocak 2024 Çarşamba
BUGÜNÜ DEĞİL GELECEĞİ DÜŞÜNELİM
13 Temmuz 2021 Salı
BURUNÖREN KUM OCAKLARINA DİRENİYOR
31 Aralık 2020 Perşembe
BABAMA
Babama…
Canımı, yoldaşımı,
arkadaşımı kaybettim... Zamansız bırakıp gitti bizleri. Daha birlikte
yapacağımız çok şey vardı. Söylenecek sözümüz, yaşanacak anılarımız,
umutlarımız, hayallerimiz hep yarıda kaldı.
Hiç beklemediğimiz bir
anda bizi yokluğuyla baş başa bırakıp gitti. Yokluğunu, acısını, onsuzluğu her
anımızda yaşamak kaldı bize. Anılarıyla, sözleriyle, gülüşüyle, sıcaklığıyla
gözümüzün önünde, yanı başımızda, yüreğimizde duruyor. Hep duracak en saklı, en
güzel yerimizde…
Yaşam hiç beklemediği
anda nelerle karşılaştırıyor, hiç beklemediği anda neleri alıp götürüyor
insandan. Bizde koca çınarımızı, babamızı yitirdik daha ona doyamadan. Ve yeri
doldurulamayacak derin izler bırakıp gitti bizde.
Elbette herkes için zordur bir büyüğünü yitirmek. Bu acıyı bizden çok önce, daha erkenden yaşayanlarda var mutlaka. Ama her ateş kendi düştüğü yeri yakıyor. O kor insanın yüreğine düşüyor. Ocakta yanan ateş sanki insanın ciğerinde yanıyor. Âdeta hiç sönmeyecekmişçesine... Kollarımı omuz başlarından kesilmiş gibi hissediyorum yokluğunda.
Biz hepimiz birer eşimizi,
babamızı, dedemizi kısacası her şeyimizi kaybettik. O bizim için her şeydi. Çünkü atamız
bizi hiç incitmedi, hiç kırmadı. Belki bizim onu kırdığımız, incittiğimiz
olmuştur ama o bizi asla üzmedi. O hep bizim iyi olmamızı isterdi. Bizde
hep ‘iyi’ olmaya, ona layık olmaya çalışacağız.
Her gün dilimizde,
yüreğimizdesin babam. Keşke sesini duyabilsek, bir kez yüzünü görebilsek.
Arasak, telefonumuzu açsan keşke yine... Derdimizi anlatsak, halini hatırını
sorsak. "Ben varım, yanınızdayım" desen yine keşke. Başımızı biraz daha kaldırsak
yukarı. Sırtımızı biraz daha yaslasak dağlarına. Hepimiz seni çok özlüyoruz baba…
“Daha çok işimiz var.”
diyordun, ama bu erken gidişin hiç olmadı babam. Yerin asla dolmaz bunu hepimiz
biliyoruz. Ama senin de gözün arkada kalmasın. Biz varız, bizde ömrümüz yettiğince
birbirimize hep omuz vereceğiz. Hep söylediğin gibi; “Namerde değil, merde dahi
muhtaç olmayacağız.” Senden öğrendik biz acılara, zorluklara göğüs germesini.
Söylenecek, anlatılacak, yazılacak o kadar çok şey var ki neresinden başlasam, nasıl anlatsam, nasıl bitirsem bilmiyorum. Ama şunu çok iyi biliyorum. Biz seni hep güzelliklerle anıyoruz. Senin de güzellikler içinde olduğunu biliyoruz. Bizi bir yerlerden gördüğünü biliyoruz. Elinin hep omzumuzda olduğunu, sırtımıza dokunduğunu, saçımızı okşadığını biliyoruz. Sen hep rahat uyu babam…
Çağırdığın erenlerin himmetiyle…
“Kul
Himmet’im oldu tamam,
İşte geldi ahir zaman,
Yardımcımız Oniki İmam,
Ten toprağa aktı gitti.”
Nereden bilecektim ki, birlikte çekindiğimiz son fotoğraf olacağını...
Metin Süleyman Özdemir
30.12.2020
31 Aralık 2019 Salı
MARAŞ'TA KATLEDİLEN CANLAR ANTALYA'DA ANILDI
19-26 Aralık 1978 tarihleri arasında Maraş ‘ta yaşanan katliam sırasında yaşamını yitiren canlar 41. yıldönümünde Antalya’da anıldı. Konuksever Cemevi önünde toplanan Alevi kurum temsilcileri, üyeleri ve vatandaşların katılımıyla bir basın açıklaması gerçekleştirildi.
Antalya Alevi Bileşenleri’nden Hacıbektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı Antalya Şubesi, Alevi Kültür Dernekleri Antalya Şubesi, Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Antalya Şubesi ve Antalya Abdal Musa Kültür ve Tanıtma Derneği’nin çağrısıyla bir araya gelen canlar Maraş ‘ta yapılan katliamı 41. yıl dönümünde Antalya’dan lanetlediler.
Antalya Alevi Bileşenleri adına Hacıbektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı Antalya Şubesi Başkanı Nurettin Erdoğan yaptığı basın açıklamasında şu ifadelere yer verdi:
“Türkiye Cumhuriyeti, ulus devlet inşa sürecini Türklük ve Sünni Hanefi Müslüman din anlayışı çerçevesinde şekillendirirken Alevileri bir ulusal güvenlik tehdidi olarak görmüş ve görmeye devam etmektedir. Bu anlayışla 19-26 Aralık 1978’de Maraş ‘ta belleğimize yerleştirdiği yakın tarihin en acımasız en vahşi katliamlarından birisini “Allah adına savaşa” diyerek organize etmiştir. Resmi verilere göre 150-200, resmi olmayan verilere göre ise 500 Alevinin öldürüldüğü olayda Alevilere ait yaklaşık 200 ev ve 100 işyeri yakılmış, yağmalanmış ve tahrip edilmiştir.
“SİYASAL DEĞİL TOPLUMSAL BARIŞI SAVUNUYORUZ”
Önemli bir diğer nokta ise Maraş’ta yaşayan çok sayıda Alevi, malını mülkünü acilen ve çok ucuza elden çıkararak kentten ayrılmak zorunda kalmıştır. 23 yıl süren yargılama sonucunda 22 kişi idam, 7 kişi müebbet hapis, 321 kişide 1 ile 24 yıl arasında hapis cezasına çarptırılmıştır. Katliamda önemli sorumlukları olan 68 kişiye yargılamak için ulaşmak bile mümkün olmamıştır. Ancak Sıkıyönetim Mahkemesinin kararı Yargıtay tarafından bozulmuş, yeniden yapılan yargılama sonucunda idam cezaları uygulanmadığı gibi sorumlular milletvekili olarak meclise girmişlerdir. Üstelik mağdurların üç avukatı Ceyhun Can 10 Eylül 1979’da, Halil Sıtkı Güllüoğlu ise 3 Şubat 1980’de ve Ahmet Albay 3 Mayıs 1980’de öldürülmüştür.
Günümüz koşullarında bir ülkenin demokratik olup olmadığının en temel ölçütlerinden birisi geçmişi ile yüzleşip yüzleşmediğidir. Kerbela’dan Sivas’a kadar uzanan süreçte belleğimizi katliamlarla inşa etmeyi devlet politikası olarak kabullenen iktidarların bugüne kadar hiçbir şekilde geçmişle hesaplaşmaması gerçek katilleri bulamaması ve özensiz bir şekilde unutturmaya çalışması Alevi toplumunu derinden yaralamış, devlete güvensizliğini arttırmış ve tetikte beklemesine sebep olmuştur.
Biz Alevilerin talep ettiği tek şey yaşadığımız tüm katliamların soruşturulması ve aydınlatılmasıdır. Sorumluluğu olan herkes katliamlarla yüzleşmeli ve elini taşın altına koyarak toplumsal barışa katkı sunmalıdır. Tekçi anlayışı değil, çeşitliliği savunuyoruz. Bunu Alevi olduğumuz için değil yurttaş olduğumuz için istiyoruz. Siyasal değil, toplumsal barışı savunuyoruz.” diye konuştu.
Basın açıklamasının ardından cem evinin konferans salonunda Maraş Katliamı ile ilgili sunum ve gösterim yapıldı. Maraş’ta katledilen canlar aşkına çerağlar uyandırılarak, Dede Kenan Akbaba tarafından gülbenk okundu. Araştırmacı-Yazar Ali Aksüt’ün yaptığı söyleşinin ardından cemevi gençlerinden oluşan müzik topluluğu bir dinleti sundu. Katılımcılara “Geçmişinizle yüzleşmediğiniz sürece, geleceğinizle ilgili umut besleyemezsiniz.” ve “Örgütlü toplumları hiçbir kuvvet yenemez.” sözleriyle toplumsal olaylara duyarlı olmanın gerekliliğine yönelik mesajlar verildi.
Haber: Metin Özdemir
https://www.biryol.com.tr/5702/maras-ta-katledilen-canlar-antalyada-anildi/
22 Aralık 2019 Pazar
'AŞIKÇA DERGİSİ' YAYIN HAYATINA BAŞLADI
İlk sayısında “Veysel Baba; uzun ince bir yolda… Doğumunun 125. yılından sonsuzluğa…” başlığıyla çıkan Aşıkça Kültür ve Sanat Dergisi aylık olarak yayınlanacak. Geçmişteki halk aşıkları ve halk ozanlarının eserlerinin olduğu dergide günümüz ozanlarının eserleri de yer alıyor. Halk kültürü alanında çalışmaları bulunan çok sayıda halk bilimci, akademisyen, edebiyatçı, yazar, şair, ozan ve sanatçı dergiye yazılarıyla ve eserleriyle katkı sunacaklar.
OZANLIK VE AŞIKLIK ALANINDA BÜYÜK BİR BOŞLUĞU DOLDURMASI BEKLENİYOR
Derginin Kurucusu ve Yazı İşleri Müdürü Ahmet Hüseyin Gürbüz, Genel Yayın Yönetmeni ise Hasan Kaplani. Aşıkça Dergisi’nin Yayın Kurulu; Prof. Dr. Hayrettin İvgin, Metin Turan, Songül Dündar, Süleyman Özerol, Kamber Nar, Bahattin Turan’dan oluşuyor. Danışma Kurulu’nda ise Selahattin Dündar, Atila Güvenç ve Halil Gürkan yer alıyor.
Derginin yetkilileri; halk kültürü, ozanlık ve aşıklık alanında büyük bir boşluğu doldurması beklenen derginin uzun soluklu olabilmesi için dergiye abone olarak destek olunması çağrısında bulunuyorlar.
Haber: Metin Özdemir
https://www.biryol.com.tr/5651/asikca-dergisi-yayin-hayatina-basladi/