Alevilere yapılan saygısızlıklara her gün bir yenisi daha ekleniyor. Bu yüzden gün geçmeden bir tehdide, saldırıya ve işaretlemeye maruz kalmamız normal bir durummuş gibi algılanmaya devam ediyor. Nedense hep "suçlu" yine Alevi olan ve Aleviler oluyor. Saldıran, tehdit eden yada zarar veren başkası ne hikmetse "tahrik eden" Aleviler. Geçmişte bunun örneklerine çok sık rastlandığı gibi, Aleviler yine "ötekileri tahrik etmeye" devam ediyor.
Bu günlerde Aleviler olarak yaşadığımız en güncel örnek; Erzurum'da bir Alevi derneği tarafından canların bir araya getirilerek cem yaptıkları sırada yaşanıyor. Erzurum Merkez'de cemevi olmadığı için, Erzurum Büyükşehir Belediyesi'nin bir spor salonu yer olarak seçilmiş. Ülkemizin bazı yerlerinde de olduğu gibi, Erzurum'da da bir araya gelip cem yapacak yerleri olmayan Aleviler, mecburen belediyeye ait bir hizmet binasında cemlerini yapmak mecburiyetinde kalıyorlar. Fakat olaylar tabiki bu kadarla da kalmıyor...
Cem birlenen salonda, gönülleri birleyen ve merkezine insanı koyan bir inancın sahipleri yoktur sadece. Belediyenin bir binası olması itibariyle salonda belediye personeli de bulunuyor. Yüzlerce yıldır gerek siyasi erklerin, gerekse toplumun kötü niyetli kesimleri tarafından atılan iftiralardan beslenen kişiler yine geçmişte olduğu gibi zihnindeki düşünceleri dışa vururlar. Cem sırasında çerağlar uyarılırken, salonun ışıklarını kapatmak Alevilere yapılan iftiraların ve halen yapılmak istenen karalamaların asırlardır son bulmadığının, bizim için çok fazla bir şeyin değişmediğinin bir göstergesidir.
Bu yaşanan olay, Erzurum'da değilde, ülkenin başka bir yerinde de yaşanabilir. Çünkü bu zihniyetin memleketi, mekanı, zamanı yok. Çünkü bunların beslendikleri noktalar belli. Bu olayın spor salonunda gerçekleşmesi de önemli değil. Başka bir mekanda da bu saygısızlık yapılabilirdi. Bizler, bizden başkasına ve bizi bilmeyenlere, bu inancı, bu öğretiyi anlamayanlara muhtaç kaldıkça, muhtaç bırakıldıkça buna benzer olumsuzlukları her zaman, her yerde yaşarız.
Yüzyıllardır bize attıkları "mum söndü" iftirasını burada onlara anlatmaya çalışmayacağız tabi. Çünkü herkes baktığı yerden görür. Zihinlerindeki karanlık düşüncelerini asla bize kabul ettiremeyecekleri için hep karalama ve iftira atmaya devam edecekler. Onlar bizim için "o kapının itleridir" Ama Pir Sultan'ın dediği gibi "bizim derdimiz kapı itleriyle değil, o kapının kendisiyledir.
Aleviler daha henüz terk-i diyar edip köylerinden, yurtlarından kentlere göç eylemeden önce, cemlerini gizli yapıyordu. Nüfusunun tamamı Alevi olan köylerde bile hem devlet-asker korkusundan, hemde çevrenin baskısından çekinerek cemevlerini kapalı tutuyorlardı. Kapılara, pencerelere kilimler örterek dışarı ışık sızdırmadan, ibadetlerini gizlenerek yapıyorlardı. Bugünde biz korkularımızı yenmeye çalıştıkça başkaları bizim ışığımızı söndürmek istiyor. Ama bu inancın sahipleri buna izin vermeyecekler. Bunu başaramayacaklar.
Köylerde, cemdeki "gözcü postu" gibi, köyün büyüklüğüne ve çevrenin durumuna bağlı olarak değişecek sayıda canı "pervane" olarak görevlendirirler. Bu canlarımız dışarıya karşı cem kardeşlerinin güvenliğini sağlar. Günümüzde bu "pervane postu" halen sürdürülmektedir. Şehirlerde de illaki bunu mu yapmak gerekir? Geldiğimiz noktada bir ibadethanenin yada ibadet edilen yerin güvenliğini sağlamaya çalışmak kadar utanç verici bir durum var mıdır? Devletin resmi olarak tanımadığı ve resmi bir statüsünün olmadığı cemevlerimizin kapısına gelseler kime ne diyebileceğiz. Çünkü yine bizden başka karşı koyacak kimsemiz yok. Ne devlet tarafından eşit yurttaşlık hakkımız tanınıyor, nede toplumun bir kısmı tarafından saygı görüyoruz. Cemevleri bir ibadethane değilde tekke-zaviye olarak kabul ettirilmek isteniyor.
Erzurum'da yaşanılan bir olaydan yola çıkarak, bu basite alınacak münferit bir olay değildir aslında. Alevilerin eşit yurttaşlık hakkı olan cemevlerimiz tanınarak, Alevilere de eşit mesafede yaklaşılmadıkça bu sorunların ardı arkası kesilmeyecektir. Aleviler özellikle bazı kentlerde halen cemevi sorunu yaşıyor. Cemevlerinin yeterli sayıda olmaması bu sorunların asıl sebebidir. Bu yüzdendir ki olanlara da sahip çıkalım. Ayakta tutalım ki ayakta duralım. Zalime minnet etmeyelim. Mevcut olan cemevleri içerisinde birlik olmamız şart. Ayrışmadan, eşit yurttaşlık mücadelemizi birlikte sürdürelim. Sen, ben demeyi bırakıp biz demeliyiz. Çünkü Yezidin taşı hepimizi yaralar.